Çünkü tarih ileriye doğru gitse de gördüğü sadece geçmiştir.
"Ben", dedi "hayatin kelimelerden çikarilabilecegini zannetmistim. Oysa karsiladiklari nesneyi bile göstermiyorlar. Demek kelimeler hayattan çikiyor, hayat kelimelerden degil.
Yazi bir varlik problemidir. Bir yazani vardir, yetmez, bir de okuyani olunca gerçeklesir. Bir bilinçte yer almaktir çünkü bütün mesele. Yazan dairenin baslangicidir. Sonsuzlugu saglayan, daireyi tamamlayansa okuyandir.
"Bagri Yanik Dilfirib", onun sanssizligi ise bir Hugo'yla karsilasmamis olmasi..
Sözün hayat karsisinda ne kadar samimi olabildigi meraka deger elbet; ama daha meraka deger ve tehlikeli olan ne kadar samimiyetsiz olabilecegi.
Ama siir okuldan, kitaptan, hocadan ogrenilmez kuskusuz.
Ve dil, üzeride çok duruldugunda edebiyat için gerçekten tehlikeli oluyordu. Yani meziyeti olan sey, dil, edebiyatin zaafina dönüsüyordu.
Kaç kez inanmadigimiz yazilarin altina imza attik sözün inanilmaz cazibesi ugruna. Sözün cazibesi, söze hakim olmanin inanilmaz hazzi ugruna ruhumuzu mu satiyoruz yoksa?
Söylemesek ölürdük Inanmadan söyledik, yine öldük.
Içimizdeki yangina bir ses ararken, hep baskalarinin sesiyle konusuyoruz.
İpek Ongun
Fatih Duman
Jean-Jacques Rousseau
Yılmaz Erdoğan
Sadık Hidayet
Paul Auster
John Fowles
Italo Svevo
Eddi Anter
Nick Hornby