- İnsanlık yüksek bir kültür düzeyine ulaştı. Bu bakımdan ruhunuzun açlığını karnınızın açlığından daha kolay giderebilirsiniz. Sokakları arşınlarken çok güzel evler görürsünüz çevrenizde. Bunların kim bilir ne güzel döşenmiş olduklarını düşünürsünüz haklı olarak. Bu durum sizde mimarlık, insan sağlığı ve daha pek çok önemli, yüksek şeylere ilişkin sevinçli düşünceler uyandırabilir. Düzgün, sımsıkı giyinmiş insanlara rastlarsınız. Kibar kimselerdir bunlar. Hüzün verici varlığınızı fark etmemek için başlarını kibarca öte yana çevirip yol verirler size. Aç bir insanın ruhu, doğrusu ya, tokunkinden daha iyi, daha yarayışlı bir biçimde beslenir. İstenirse toklar yararına çok nükteli bir sonuç çıkarılabilir bu yargıdan!.. (125)
- Yaşıyorum ve içim daralıyor? Niçin? Belli değil! Nasıl anlatmalı bunu? Ruhumda bir kıvılcım eksik? Evet, bir eksiğim var benim? Durmadan onu arıyor, onu özlüyorum? Ama nedir o? Bilmiyorum?(..) Belki bir yazar, hayatımı bana açıklayabilirdi. (151)
- Bambaşka insanlarız bizler? Hiçbir kurala uymuyoruz. Hesabımız ayrı görülmeli? Bambaşka yasalar yapılmalı bizler için? Çok sert yasalar? Kökümüz kazınmalı! Çünkü kimseye bir yararımız yok. Dünyada boşu boşuna yer kaplıyor, başkalarının yolunu tıkıyoruz? Suçlu kim? Kendimiz? Yaşama isteği yok bizde! Kendi varlığımız karşısında duygusuzuz? (153)
- Herkes kendisinin efendisidir; ben bir alçaksam bunun suçu benden başka kimseye yüklenemez! (154)
- - Herkesin özgür olduğu, kimsenin kimseye engel olmadığı bir hayat kurulmalı. - Peki kim kuracak bu hayatı? Biz! Biz kendimiz! Fakat elimizden gelmiyorsa nasıl kuralım onu? Demek ki kardeşler, kendimizden başka dayanak yoktur! Bizim de ne olduğumuz belli? (162)
- İşte böyle? İnsan acıyı tattıkça sevecenliği daha çok arar? Ama köhnemiş erdemlerimizin duvarları arasına sıkışan, birbirimize tepeden bakan bizler bunu anlayamıyoruz. Çok ahmakça, çok acı sonuçlar doğuruyor bu anlayışsızlık. Diyoruz ki, düşkün insanlar!.. Ne demektir bu?.. Onlar da bizler gibi aynı kemikten, aynı kandan, aynı etten ve sinirden yapılmışlardır. Her şeyden önce insandırlar? Yüzyıllardır işitip dururuz bu ?düşkün insanlar? sözünü. Ne saçma şey! Asıl düşkünler bizleriz! Hem de adamakıllı düşkün!.. Kendini beğenmişliğin, mutsuz insanlara tepeden bakmanın uçurumuna düşmüşüz? O insanlar ki tek eksikleri bizden daha az kurnaz olmaları ve kendilerine iyi insan süsü vermeyi daha az becerebilmeleridir? Neyse? Bırakalım bunları? Bu sözler o kadar çok söylendi ki, insan bir daha tekrarlamaya utanıyor!.. (199)
- Her şeylerini söylemiş, konuşacak hiçbir şeyi kalmamış olanların suskunluğu ne kadar acı ve korkunçtur. Sözlerine henüz başlamamış olanlarsa, kolayca, rahatça susabilirler? (285)
- İnsanın tekdüze bir hayatı olması korkunç bir şeydir. Eğer bu durum onu ruhunu öldürmediyse, yaşamak gün geçtikçe daha dayanılmaz olur? (287)
- "Ertesi sabahta bir demirciyi aldılar götürdüler. Dediklerine bakılırsa gece yarısı atıp suya boğacaklarmış. Oysa demirci kötü hiç bir şey yapmamıştı. Sadece düşünen bir kafası vardı."
- Yalan olduğunu bilsen dahi inanacaksın insan oğluna, yani dinleyeceksin onu, niçin yalan söylediğini anlamaya çalışacaksın. Bazen yalan, insanın özünü gerçeklerden daha çok açığa vurur.