- Gel...
- "Calmaktan daha kötü bir suc yoktur, Emir," dedi Baba. "Kendisine ait olmayan bir seyi alan insan, bu ister bir can olsun ister bir dilim nan... asagiliktir."
- ... yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir... "Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun?"
- "...Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun."
- ... Hasan'la aynı memeden süt emmiştik. İlk adımlarımızı aynı bahçede, aynı çimenlerin üzerinde atmıştık. Ve ilk sözcüklerimizi aynı çatının altında söylemiştik. Benimki "Baba" idi. Onunkiyse "Emir". Benim adım. Şimdi geriye bakınca, 1975 yılında olanların -ve onu izleyenlerin- kökeninde bu iki sözcüğün attığını görüyorum ... Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. ... Elleri arkadan kalın, tırtıklı bir sicimle bağlı; ip bileklerini kesiyor. Gözü siyah bir bezle kapatılmış. Sokağa; durgun, pis bir suyla dolu hendeğin kenarına diz çökmüş, başı omuzlarının arasından sarkıyor. Çakıl taşlarının üzerine öne arkaya sallanırken, dizleri sert zemine sürtünmekten kanıyor. Vakit akşama yakın; çakılların üzerindeki uzun gölgesi öne arkaya deviniyor. Duyulur duyulmaz bir sesle, bir şeyler mırıldanıyor. Yaklaşıyorum. "Bin tane olsa, yine" diyor. "Senin için bin tane olsa yakalarım." Öne arkaya uğunuyor. Başını kaldırıyor. Üst dudağında belli belirsiz bir yara izi. ...
- ... Hasan'la aynı memeden süt emmiştik. İlk adımlarımızı aynı bahçede, aynı çimenlerin üzerinde atmıştık. Ve ilk sözcüklerimizi aynı çatının altında söylemiştik. Benimki "Baba" idi. Onunkiyse "Emir". Benim adım. Şimdi geriye bakınca, 1975 yılında olanların -ve onu izleyenlerin- kökeninde bu iki sözcüğün attığını görüyorum ... Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. ... Elleri arkadan kalın, tırtıklı bir sicimle bağlı; ip bileklerini kesiyor. Gözü siyah bir bezle kapatılmış. Sokağa; durgun, pis bir suyla dolu hendeğin kenarına diz çökmüş, başı omuzlarının arasından sarkıyor. Çakıl taşlarının üzerine öne arkaya sallanırken, dizleri sert zemine sürtünmekten kanıyor. Vakit akşama yakın; çakılların üzerindeki uzun gölgesi öne arkaya deviniyor. Duyulur duyulmaz bir sesle, bir şeyler mırıldanıyor. Yaklaşıyorum. "Bin tane olsa, yine" diyor. "Senin için bin tane olsa yakalarım." Öne arkaya uğunuyor. Başını kaldırıyor. Üst dudağında belli belirsiz bir yara izi. ...
- - "...sağlıklı olduğu için şükretmelisin" diyordu Rahim Han. + "Biliyorum, biliyorum. Ama sürekli kitap okuyor yada uykuda yürür gibi evin içinde dolanıp duruyor." - "Eee?" + "Ben öyle değildim." Baba'nın sesinden hayal kırıklığı hatta kızgınlık yansıyordu. Rahim Han güldü; "ÇOCUKLAR BOYAMA KİTABI DEĞİLDİR. ONLARI SEVDİĞİN RENKLERE BOYAYAMAZSIN"
- "...Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir." "Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun."
- "Sorun, Baba'nın dünyayı siyah-beyaz görmesiydi. Ve neyin siyah neyin beyaz olduğuna karar verişinde. Hayatı böyle yaşayan birine duyduğunuz sevgiye mutlaka korku eşlik eder. Belki biraz da nefret."
- ''...Senin bu kadar mutlu olmana ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.''