- yeşim rengi sulara ve gökyüzüne kızıl alevler saçan günbatımına bakılırsa deniz bana hiç de karanlık görünmüyor
- Tekneler olmasa sen bir hiçsin, oysa tekneler sen olmasan da rahatlıkla denize açılabilirler.
- Ben hep denizciliğin sadece iki ustadan öğrenebileceğini düşünmüşümdür, birincisi deniz, ikincisiyse tekne, Peki ya gökyüzü, gökyüzünü unuttun, Evet, tabii, bir de gökyüzü, Rüzgarlar, Bulutlar, Gökyüzü, Evet, gökyüzü.
- İnsan ruhu, içinden aniden bir palyaçonun fırlayacağı ve bize nanik yapıp dil çıkaracağı kapalı bir kutu gibidir, fakat bazı durumlarda bu palyaço bizi kutunun kenarından süzmekle yetinir, ve olur da dürüst ve adil davrandığımızı görürse, başını beğeniyle sallar ve ümitsiz bir vaka olmadığımıza karar vererek gözden kaybolur.
- ....ay ışığı adını verdiğimiz şey aslında aya değil, daima ve yalnızca güneşe aittir.
- ...başarısız sayılabilecek birçok denemenin ardından, eylemlerimizin sebeplerinin tatmin edici açıklamalarına ulaşabilmemizin tek yolunun, neden yaptığımızı bilmediğimiz şeyleri yapma sebeplerimiz olduğu gün geçtikçe daha açık bir şekilde görülüyor.
- İnsanların eylemleri, insanoğlu günümüzde karşı koyulmaz kalıtsal içgüdüler tarafından yönetilmiyor olsa da, birbirlerini öylesine şaşırtıcı bir düzenle tekrarlar ki böyle bir şeyin hoş görülebileceğine inanır, aşırıya kaçmadan, yeni bir tür içgüdünün yavaş ama kararlı bir biçimde oluşabileçeği varsayımını kabul ederiz, bunu sosyokültürel diye adlandırmanın uygun olduğuna inanırız, tekrarlanan çeşitli yönelimler tarafından başlatılan ve, kuşkusuz, özdeş uyarıcılara karşılık veren bu içgüdü, bir insanın aklına gelen fikrin, bir başka insanın aklına da muhakkak gelmesini sağlar....
- Sopanın inmesiyle kalkması arasındaki o kısacık sürede sırtın dinlenme fırsatı bulduğu söylenir ve söylenmiştir, oysa dinlenme fırsatının sırta değil, biraz kabalık ediyor gibi gözüksek de, sopaya ait olduğunu söyleyebiliriz...
- Dengeli insanlar böyledir işte, her şeyi sadeleştirmeye meyillidirler, sonra da onları, daima çok geç kalarak, hayatın çeşitliliği karşısında afallarken buluruz, böylece bıyık ve sakalların irade sahibi varlıklar olmadığını, izin verildiği takdirde veya sahiplerini tembelliği sayesinde uzayıp serpildiklerini, bazense sadece moda değiştiği veya kıllı tekdüzelikleri aynaya bakıldığında sıkıntı verdiği için arkalarında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolduklarını hatırlarlar.
- Fakat hepimizin bildiği üzere, beynimizin büyük kısmını işgal eden gelenek, alışkanlık ve göreneğin muazzam ağırlığı, geriye kalan kısımdan çıkabilecek parlak ve yaratıcı fikirlerin üzerine çöker, bu ağırlık arada bir işe yarasa ve serbest kalmaları durumunda bizi yoldan çıkaracak abartılı hayallere gem vursa da, bizi, farkında olmaksızın ışığın geldiği yöne dönen bitkiler gibi, irademizin bilinçsizce yönlendirdiği yana ittikleri de bir gerçektir.