- Bir gruba ait olan kişi artık kendisi değildir. Kendisinden farklı bir organizmanın içindeki bir hücredir. Nasıl vücudunu oluşturan hücreler sonuçta seni oluşturdukları halde senden farklıysalar, aynen öyle. İnsanlar '' kitle çılgındır, ne yapacağı belli olmaz '' derler. Neden insanlar kitleye tek tek bireyler olarak değil de, kitle olarak bakar? Kitle, bir kitle olarak aşağı yukarı her zaman mantıklı hareket eder. 135-136
- İnsan konuştuğunda düşünceleri daha da netleşiyor, dinleyen olmasa bile. 137
- Bazen insanlar ne kadar sefil duruma düşerse,o kadar sert bir mücadeleye girişir. 192
- Ne yapacağı belli olmayan bir hava, kimi şeyleri büyütüp kimilerini karartarak tüm Körfez'i kaplıyordu. Manzara, insana hiçbir şey gerçek değilmiş duygusu veriyor, gözün daima aldandığını söylüyordu. Deniz ve toprak, birbirine karışmış bir düşü andırıyordu. Belki de bu yüzden Körfez haldı, her gördüğüne değil de, daha ziyade gördüklerinin altında gizli olan ruha ve kendi hayallerine inanıyordu.
- Doğrudur, insan yetinmek nedir bilmez... Hiçbir şey yetmez ona, daima daha fazla, daha çok ister. İnsanlar, önündekilerle yetinen hayvanlardan ayıran bu özelliği değil midir? Bu hâl onları bütün öteki hayvanların üstüne çıkarmamış mıdır?
- Düşünce gerçeğin ta kendisidir. İnsan bir defa hayalinde canlandırırsa gerçekleştirmemesi için bir neden yoktur. Hayal belki kolayca saldırıya uğrayabilir ama yok edilemez.
- Yoksul insanların açlıktan sonraki düşmanı hastalıktır.
- Yeryüzünde her insan, düşüncesi ne olursa olsun yaptığı işle yeteneğini ispatlamaya çalışır. Hiç kimse yeteneksiz olduğunun sanılmasını istemez.
- "Gereksiz yere bir yığın bez toplattırdın," dedi. "Sonra da tutup London'a hepsini yakmasını söyledin, neden?" "Neden mi? Demek anlayamadın ha? Bak Jim, üstünden bir bez parçası koparan her adam, bu çorbada benim de tuzum var, diye düşündü. Böylece her adam, çocuğun doğmasında payına düşen sorumluluğu yüklendi. Çocuk onlarındır, çünkü herkes alın teri döktü, karınca kararınca da olsa kendilerinden bir parça var onda. Bezleri geri vermekle aradaki bu güzel duygu bağını kesmiş olacaktık. İnsanlara bir işi benimsetmenin en iyi yolu onlardan bir şey almaktır."
- "Bakıyorum, bu tür şeyleri hiç hazmedemiyorsun, değil mi evlat? Ağzındaki kemiği evirip çeviren bir eniğe benziyorsun tıpkı. Habire evirip çeviriyorsun, gelgelelim bırak diş geçirmeyi ufacık bir çentik bile açamıyorsun. Belki çok geçmeden dişin "çıt" eder, kafan da "dank" eder, görürsün bak." "Birlikten kuvvet doğar, adamakıllı diş bilemişsek paramparça edebiliriz." "Belki. Ama ben yetmiş bir yıldır köpeklerle insanlar arasında yaşadım ve hep birbirlerinin ağzındaki kemiği kapmaya çalıştıklarına tanık oldum. Bir kemiği parçalayabilmek için iki köpeğin yardımlaştıklarını görmedim hiç; işleri birbirlerinin ağızlarındaki kemiği çekip almak için dalaşmaktı."