"Umarım o lanet sözü söylememiştir.Ben kimsenin ardından, 'iyi şanslar!' diye bağırmam.O ne korkunç bir sözdür,bir düşünürseniz."
-"Seni Tarih'ten bıraktım,çünkü kısacası,kesinlikle hiçbir şey bilmiyordun."
-"Doğru,efendim.Ah,çok doğru.Sizin elinizden hiçbir şey gelmezdi."
-"Ama kesinlikle hiçbir şey," dedi yine.Bakın buna çok kızarım.Yani artık kabul etmişsiniz,ne diye böyle hala üsteleyip dururlar? Ardından üçüncü kez söyledi:Ama kesinlikle hiçbir şey."
Lanet bir filme gittiğimizde hemen el ele tutuşmaya başlardık,film bitene kadar da bırakmazdık.Ellerimizin duruşunu değiştirmeden ve fazla da abartmadan.Jane'le elleriniz terlese de dert etmezdiniz.Tek bildiğiniz,mutlu olduğunuzdu.Gerçekten de mutlu olurdunuz.
Ne gülünç şeydi.Anlamadıkları bir şeyler söylediniz mi,millet ne isterseniz yapıyor böyle.
Ve, işin en kötü tarafı da, bohem takıldığında ya da bunun gibi bir çılgınlık yaptığında, sen de herkes kadar düzene ayak uydurmuş oluyorsun, sadece biçim farkı var.
İnsanlar bazen, bir şeyin tümüyle doğru olduğunu sanırlar.
Bu anneler hep böyledir zaten; tüm duymak istedikleri, oğullarının ne bitirim bir herif olduğudur.
Ona kartopunu kimseye fırlatmayacağımı söyledim, ama bana inanmadı.İnsanlar size hiç inanmıyorlar zaten.
''Kimse yok.Ben varım, ben, bir de kendim.''
"Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. Ama öylesi pek bulunmuyor."
Ömer Nasuhi Bilmen
Naşide Gökbudak
Jack Kerouac
Mario Vargas Llosa
Mürvet Sarıyıldız
İmam Gazali
Linda Howard
Patrick Rothfuss
Enis Batur
Jean-Jacques Rousseau