- Zaman bi bezirgân, ölüm alır, ölüm satar. Gecede ve gündüzde, gençte ve yaşlıda, iyide ve kötüde hep budur yaptığı. İnsan gaflete kapılıp zamanı öldürdüğü için yapar bunu. Bir intikam alır gibi. Ve zamanlar öldükçe ölümün zamanı gelir. Kaçışı olmayan, kurtuluşu bulunmayan andır o. Bir yerde susmak gibi; bir yerde konuşmak kadar... Ebedî hakikatin ta kendisidir ölüm. Her başa gelecek ve tek başına olacak. (141)
- Ayrılık, hasret ve hicran... İşte ölümden zor olan. (141)
- Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum.. Bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum, sonra tövbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.
- Aşk? Belki de bin bir başlı bir ırmak, her birinin yolculuğu ayrı, ama hepsinin ulaşmak istediği deniz bir.
- Vedalaşmanın hakikatini o güne kadar meğer hiç kavrayamamışım.Vedalaşmak...Tekrar ne zaman buluşacağını bilmeden vedalaşmak...Ne dayanılmaz bir keder.Bir ömür,bir yıl,bir ay,kederin kalbi helak edeceğini düşünerek vedalaşmak...Sökün edip gelecek hayal kırıklıkları,tükenen umutlar,bedeni sarsacak kalp atışları,neşe ve sevincin eleme dönüşmesini kabullenerek vedalaşmak..
- "A sevgili!.. Neden sabrın tutuklu da gözyaşların özgür? ..."
- "Beni evvel öldürmüştün, şimdi geri dönüp geldin. Maktulüne ciğeri mi yandı katilin? Özlemek, usanmaktan iyi değil mi? Hasret de vuslattan? Eğer kıymet bilirsen."
- Ben demek yakışmaz burada sen var iken; düşer mi söz söylemek, sevgili söylerken?
- Yüce tanrım! Ya ona azacık merhamet ver,ya bana çokça dayanma gücü. Ya bendeki sevginin birazını ona ver; ya ondaki vurdumduymazlığın birazını bana. Tanrım! Ya onu bana ver, ya beni ona...
- "Doğru kişi kulağından gireni kalbinde saklayan kişidir."