- İlk rastladığı kişiye mutlaka "Doğruluk mu daha büyük meziyettir, yoksa yiğitlik mi?" diye sorar, cevap ne olursa olsun, "Bütün insanlar doğru olsaydı yiğitliğe lüzum kalmazdı" derdi.
- Zavallı, dünyaya eser bıraktığını zannediyordu ama hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan, sonunda hiç yaşamamış gibi ölen adamlardan bir farkı yoktu.
- Sen beni sevdiğin, ben de seni sevdiğim için aramızda bir dünya yaratıldı. Ben de sen de bu dünyadaki her şeyi sevdik; her şey de bizi sevdi. Tıpkı âlemdeki her şeyin Allah'ı sevmesi gibi.
- Her bilenden ziyade bilen bulunur
- Adı Leylâ idi, dudaklarından koparıp attı beni sonra hiç acımadan. Hurma lifleri, çöl dikenleriyle beraber kaynadıkça kaynadı suyum, dağıldım, ezildim. Yanıyordum ve henüz olgunlaşmamış bir hurma ile kol kanat olduk birbirimize ama nafile!... Gül dudaklar umarken, dikenler battı yüreğime.
- 'Aşk' sözcüğü zaten sözlükte 'sarmaşık' demekmiş. Bir sarmaşık çınarları, servileri nasıl sarıp sarmalarsa aşk da öyle sarıp sarmalarmış çınar gibi yiğitleri, servi boylu dilberleri. Ve her sarmaşık, sardığı ağacı kuruturmuş sonunda. Dıştan yemyeşil ve güzel gösterirmiş ama içten içe kurutur, çürütür, çökertirmiş.
- "Gül dudaklar umarken, dikenler battı yüreğime. Yanışım ateşten miydi, aşktan mı, anlayamadım."
- "İnsanın kederli günde kendisiyle birlikte üzülecek bir dostu olmalı."
- Fani bir varlık olduğunu bile bile, insanın kendi kurtuluşunu düşünmemesi ya hakikate körlüğünden, ya nefsinde ahmaklığındandır.
- Beni aşkın yağmur olup yağdığı, zamanın aşka kurulduğu, aşkın zekat olarak verildiği coğrafyalara götürsünler istiyordum. Aşk ile yoğrulmak, aşktan yorulmak istiyordum. Ayinini tamamladıktan sonra yorgun düşen bir aşk dervişi olmak istiyordum ve bütün ayinlerim aşk dairesinde dönmekten ibaret olsun istiyordum.