- Unutmayın, bugün hayatımızın geri kalanının ilk günüdür...
- "Aşk" sözcüğü zaten sözlükte sarmaşık demekmiş. Bir sarmaşık çınarları, servileri nasıl sarıp sarmalarsa aşk da öyle sarıp sarmalarmış çınar gibi yiğitleri, servi boylu dilberleri ve her sarmaşık sardığı ağacı kuruturmuş sonunda, dıştan yemyeşil ve güzel gösterirmiş ama içten içe kurutur, çürütür, çökertirmiş. Bütün bunları bahçesindeki en güzel hurmayı kurutan sarmaşığa bakarak anlatıyordu, her dizeyi yazdıkça gelin gibi süslenmiş ama meyveden kesilmiş kurumaya başlamış olan hurmaya bir kez daha gözleri dolarak bakıyordu.''Kays!'' diyordu içinden, ''İşte bir fidan gibi çürüdü sarmaşık kendisini sarınca.''
- Aynı eşyalar kullanıldığı , aynı işler yapıldığı halde bir nakkaşhane ile bir zindan arasında ne büyük fark vardı. Birinde insan yaratılışının en estetik boyutta güzellik anlayışına kapı aralanıyor , diğerinde insan ruhunu en ziyade kıskaca alan insanlık dışı tavırlar sergileniyordu. Bir fakata yahut bir iğne , burada güzellikler yaratırken orada acı veriyordu. Burada bıçaklar güzelliği tıraş ediyor , orada güzel boyunlardan kan akıtıyordu. Orada aynı çengelleri kullananlara cellat , burada sanatçı deniyordu. İnsanın bir niyet ve düşünce ile anlam kazandığını düşündüm. Demek ki insanlar niyetlere göre iyi veya kötü , güzel veya çirkin olabiliyorlar , eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu. Ruhlarını şeytana satanlar ile Rahman'a adayanlar da iste bu ince çizgi ile birbirinden ayrılıyordu. Birileri zamanı çoğaltıyor , diğerleri harcayıp tüketiyordu çünkü. Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken , diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu.
- Leyla'nın adı dilimde, sevgisi kalbimde, resmi bağrımda ve hayali de baş ucumda diyeydi bütün tahammülüm; yoksa ben ben olmaktan çıkmış, kendimi kaybetmiştim.
- Sevgi, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir.
- İnsanlar hile ve üçkağıtçılıkta o kadar ustalaşmışlar ki şeytanın bu konudaki şöhreti unutulup gitmiş.
- "Sevgi hissedilen bir şeydi, bunu biliyordum; ama bir heyecanın da adı olabilir miydi? Bir kişinin adını duyunca hissedilen bir heyecanın adı?!... Hissedilebilirdi ama tanımlanabilir miydi?"
- Kalmasın âlemde hiçbir şey nihan. S.189
- Işık olmanın yolu ateş olmaktan geçiyordu. Önce yanmak ve alevin ışığını süzerek nura döndürmek gerekiyordu. S.63
- Tarikat adabının her kademesinde edep ön plandadır. Sufî, canlı olsun cansız olsun -ki onlara göre her yaratılmışın canı olduğu farz edilir- her şeye ve herkese karşı edebini korumak zorundadır. Kapının çarpılmadan yavaşça örtülmesi bir edeptir. "Kapıyı kapat" denilemez (Allah kimsenin kapısını kapatmasın); belki kapıyı ört, yahut sırla denilebilir. "Lambayı (mumu, ışığı) söndür" denilemez (Allah kimsenin ışığını söndürmesin); lambayı dinlendir denilir. Keza lamba yakılmaz, ancak uyandırılabilir.