- Anlaşılan, insanoğlunun, kendi yarattığı şeyi bile elinde tutamayacak kadar zayıf ve çaresiz bir yaratik olduğunu bilmiyormuşum daha. Hatta ben, kendi disimda kalan bir çok şeyi bilmediğim gibi, ne yazık ki insanın aradığını hiçbir zaman, hiçbir yerde bulamayacağını da bilmiyormuşum. Bulamazmış oysa...
- Gerçi her yerde ölünebilir,bunu biliyordur.Gene de kafasında daha güzel bir yer vardır ölüm ölünen yerle güzelleşirmiş gibi...
- Hatta bağıramıyordu bile; ya da öyle inanılmaz bir şiddetle bağırıyordu ki, kimse işitemiyordu...
- ''Desene yaşam tekrarlardan oluşuyor...'' Yanıma oturmuş cellat gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu. ''Tekrarlardan değil'' dedi; ''tekrarların tekrarından.''
- Bunca yıldan beri hep akıllı davranmanın yorgunluğu çökmüştü omuzlarına; ölçülü olmanın, başarmaya çalışmanın ve içinde köpüren binlerce arzuyu bütün bunların gerisine atmanın yıllanmış bıkkınlığı gelip yüz çizgilerine oturmuştu. O anda kendi ağırlığıyla ezilen yorgun bir böcekti sanki; hiç kıpırdamadığı halde, görünmeyen bacakları ve kollarıyla çaresizlik içinde tepinip duruyordu. Hareketlerinin hepsi masanın gerisinde duran hareketsizliğindeydi.
- Sonra, babamın çocukluğundan beri var olan sessizliği de büsbütün derinleşmiş o yıllarda. Hatta gün gelmiş, herkesin gözüne batar olmuş bu sessizlik; her köşeye gider, her yerden gelir, her şeye dokunur ve artık çok uzaklardan bile devasa bir kitabe gibi açık seçik okunur olmuş. Böyle olunca, babam da ne yapacağını bilememiş tabii. Aslında, bir süre dükkana erken gidip geç gelerek, akşamları evde alacak verecek hesapları yapıyormuş pozlarına bürünerek ya da ben yorgunum, başım ağrıyor bahanesiyle yatağına uzanıp yorganı üstüne çekerek kendini gözlerden ve sorulardan uzak tutmaya çalışmış ama bu çabası pek işe yaramamış. Onun sesinden yoksun kalınca dünyanın dengesi bozulacakmış gibi, başta annem olmak üzere, insanlar onu nereye saklandıysa varıp bulmuşlar çünkü.
- Neresinden bakılırsa bakılsın, her cümlede bir çift göz vardır ve her noktada bir insan. O insan ki, bakar bize ve ötemize; ve o insan ki, giyildiği zamanın gerisinden sorar hep Kaygılanır,duraksar ve sessizdir; Ve geldim demenin , sen hala gitmiyor musun demenin ya da ölmek istemenin bir sessizliği varsa, kelimeleri de vardır sessizliğin Duruşun kelimeleri vardır; Bakışın ,uzanışın, gülüşün... Ama ,yalnızlığın kelimeleri yoktur. O, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir.
- ?Hani yaşayan birkaç kişi başını kaldırıp arada bir gökyüzüne bakmasa mavi diye bir şey kalmayacak, her yer zifiri karanlığa batacakmış.? S.56
- Her sorunun yanıtı yıllar önce hazırlanıp insan aklının bir köşesinde bekletiliyormuş gibi geldi ona.
- "O her şeyin mutlaka bir iz bırakacağına inanıyordu, izsiz şey olamazdı; kuşların bile izi vardı gökyüzünde, sözcüklerin dişte, bakışların yüzde." "-Desene yaşam tekrarlardan oluşuyor... Tekrarlardan değil, dedi; tekrarların tekrarından." "Demek, demiş; yaşadıklarımın hepsi bir oyundu. Demek, insan ne yapsa bir oyunun içinde." "Yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur." "Herkesin bir yoku vardı köyde, herkes kadar bir yoklar sürüsü vardı da evlere girip çıkıyorlardı insanlar gibi, kahveye oturup çay içiyor, tarlada çalışıyor, çınarın gölgesinde toplanıyor ve ölümlerde ağlayıp düğünlerde oynuyorlardı." "Kendini kendine gömebilmesi için delirmesi, delirmesi için de herkesten akıllı davranması gerekmişti." "Her şey bir düş perdesinin arkasında sevinen binlerce düşün gerisindeydi." "Adamların boşa geçen her dakikaya yandığı, aptallıklarla karşılaşmaktan midelerinin bulandığı, bakışlarından bellidir. Bu yüzden sinirlidirler."