- Bu hayatta kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağını anlamıştı.Biri için ölüm kalım meselesi olan, diğerinin gözünde toz kadardı.
- İki yaşlı adam, karşılarına çıkan koridoru geçip, sonundaki odaya varınca, bina, ne için orada olduklarını kulaklarına fısıldamıştı. "Bekleyin!" demişti. "Burada bekleyin. Onlar size gelecek." "Kimler?" diye sormuştu Filipinli. "Hayatının anlamını bulmuş olanlar. Hayatlarını adayacakları şeyi bulmuş olanlar gelecek. Siz de kalplerini söküp, yerine o şeyleri koyacaksınız. Sonra da kalpleri fırlatıp atacaksınız!"
- Hayatımızdaki tek gerçek nefsi müdafaa intihardı. Bedenimize ve hayatımıza saldıran aklımızdaki düşünceleri yok etmekti.
- İnsanlar...? dedim fısıldayarak. ?Taşırlar insanları. Kundaktayken, tabuttayken. Hep taşıyacak birileri olur. Bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı...?
- ?Daha çok erken! İçme!? Ve benim kendisine verdiğim yanıtı düşündüm. Hep aynı yanıt. ?Şu an saat bir yerlerde gece yarısını geçti bile!?
- Dünya bir karambol ve kimseye çarpmadan yürümeye çalışmaktansa kollarımı daha da açarak herkesi devirmeyi tercih ediyorum.
- "Ama?" demişti kızılderili. "Kalpleri olmadan nasıl hayatta kalırlar?" "Göreceksiniz!" demişti bina da. "Peki ya kimse gelmezse?" diye sormuştu Filipinli. "Kim kalbinden vazgeçecek kadar kendini bir şeye adayabilir ki?" "Onu da göreceksiniz!" demişti bina. "Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?" diye söze girmişti kızılderili. "Onlar ne olacak?" "Onlar da göğüslerinde bir et parçasıyla, canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da yaşamak demeye devam edecekler!"
- "Kim seçiyor acaba, dedi içinden. Hangi hayalin gerçek olacağını? O hayali kuran mı, yoksa o hayali kurduran mı?"
- Belki de bu yüzden yok olup gitmekten korkmuyordu. Var olmaktan yeterince korktuğu için.
- Şeytan ile Tanrı?nın tam ortasında! Ne yakın, ne uzak. İyilik ile kötülüğün kesiştiği bir nokta yoktur. Yan yana dururlar birbirlerine dokunmadan. Ve dokunmadıkları yerde ben varım. Ne iyiyim, ne kötü. Ne kutsalım, ne şeytanî. İkisine de değmeden oturuyorum. Onlar yokmuş gibi yaşıyorum. Komşularımı hiç sevmedim zaten hiçbir zaman. Onlarla da ilgilenmiyorum. Bazen çocuklarının topları kaçıyor benim boşluğuma. Gelip konuşuyorlar benimle, değişip değişmediğimi görmek için. Anlıyorlar ki hâlâ çamurum. Hâlâ sıcağım, soğuyup insan olmamışım. Çünkü bedenimden akan kan sıcak tutuyor içimdeki toprağı...