- Müşir sağ eliyle İnönü'yü göstererek askere hitap etti: - Şu gördüğünüz adam, askerî talebeliğinde, zabitleri görsün diye seccadesini koridora atıp namaz kılan seciye!? İstemeye istemeye katıldığı İstiklâl Savaşı'nın istismarcısı, İnönü Zaferi'nin hırsızı, Lozan'da Türk mukaddesatının peşkeş çekicisi, Müslümanlık, Türklük ve Türkçülüğün düşmanı; Başvekilliğinde en feci zulüm ve suiistimallerin, Devlet reisliğinde de en korkunç istibdat ve yâran saltanatının merkezi ve nihayet muhalefetinden ebediyyen kendisi için kurulan muhalefet makamının meccani ve sahtekar lüpçüsü! Sonunda meccânilik ve lüpçülüğün son basamağı olan ?Z? vitamini sayesinde ölüme çare bulunacağını sanırken şimdi şerefli ölüler arasında kendisine yer arıyor! Yeri yoktur!
- Tarih Baba kitabına yazılan iki kara satıra eğilip okuyarak başını kaldırdıktan sonra yüzünü buruşturdu: - Yazık! Kitabım hiç böyle kirlenmemişti!
- Gönlüm dolu ah u zar kaldı... Bir gönülün ah u zar ile dolmasının ne demek olduğunu gönlü rahat olanlar anlayamazdı.
- -Hayır! Ayşe'nin tarifine göre onlardan biri olamazsınız. Çünkü bir şiir kadar güzel değilsiniz! dedi.
- Aşk olmasaydı ey dil biz seni neylerdik
- Sevilen ne kadar güzel ve çekici olursa aşk da o kadar şiddetli ve uzun olur. Bazı kadınlar veya kızlar bilmeden karşısındaki erkeği delirtir. Bazıları sanatkardır. Bunu bilerek yapar. Kadın, oldukça iptidai bir yaratıktır ama erkeği sürüklemek bilgisinde çok ustadır. Vuslattan, sonra erkeğin bıkacağını sezdiği için onu daha çok bağlayacak türlü hünerler gösterir. Böylece aşk olgunlaşır. Sözün kısası, şairin dediği gibi: Mecnun'a cihan dopdolu Leyla görünürmüş.
- Aşk bir nevi anormal duygudur, aşıklar da anormal hastalardır ama ruh hekimliği bakımından her büyük insan da az çok anormal sayılır. Bütün insanlar tam normal olsa insanların akıllı ve şuurlu hayvanlardan farkı kalmaz.
- Aşk bir şehvet. Şehvet de vuslatla sönen bir duygu. Öyleyse insanlar zevcelerine boyuna ihanet edeceklerdir. Böyle bir dünyada zevk kalır mı?
- "Leyla gözlerini Pusat?a dikerek birkaç saniye baktı. Sonra kendisini dayanılmaz derecede güzelleştiren gülümseyişiyle: - Müsaade ediyorum. Beni sevebilirsiniz, dedi."
- israfil söze başladı: - Benim vazifem kıyamet günü olacaktır. O güne kadar buyruk beklemeye mecburum. Selim Pusat?ın gönlünün içindeki feryatlar o kadar acı ve gürültülü idi ki insanlar duysa hep ölür, benim surumu öttürmeme lüzum kalmazdı. bütün bunlar kendisinin günahından doğdu. Günahlarını araştıra araştıra ilk sebebe gidince bunu öğrendim. insanların türlü fikri çalkantısıyla boğuştuğu çağda o kırallık taraftarıydı. ülkesinin kanunlarını tanımaz olmuştu. Heybetli ses üçüncü defa sordu: - Ne diyorsun Selim Pusat? - Doğrudur! - Bütün olanların ilk sebebi senin kıralcı oluşun mudur? - Evet! - Bunu ilk günah diye kabul ediyor musun? - Asla! - Neden? - Bütün o muhteşem kıralları sen yarattın!