- Geçip karşısına oturdum ve insanın kendisini ilgilendiren tanımadığı bir kadını fark ettiğinde sormak isteyeceği ne varsa kendi kendime sorarak onu seyretmeye koyuldum: konumu, yaşı, karakteri... Sonra sonra insan gördüğü şeylerden yola çıkarak görmediği şeyleri kestirmeye başlıyor. Görü yetisi ve düşüncesiyle, korsajının içini ve giysisinin altındakileri iskandil ediyor. Oturmuş durumda gövdesinin uzunluğuna dikkat yöneltiyor, ayak topuğunu keşfetmeye çabalıyor, tüm ilgilerinin inceliğini açığa vuran elinin özelliğiyle, insanın kökenini su götürür bir doğum belgesinden her zaman daha iyi gösteren kulağının yapısıyla ilgileniyor. Zihninin doğasına girebilmek için konuşmasını duymaya, sesinin vurgularını, gönlünün eğilimlerini anlamaya çabalıyor; çünkü sesin tınısı ve tüm perdeleri deneyimli bir gözlemciye, bir ruhun tüm gizemli örgüsünü, düşüncesiyle onu dile getiren organ arasındaki yakalanması güç ama hep yetkin olan uyumu gösterir. Bu nedenle, imler arayarak, davranışlarını çözümleyerek, tavırlarından açıklayıcı bir şeyler bekleyerek yol arkadaşımı dikkatle gözlemliyorum.
- Tanrı'yı öven bir sofuyu dinleyen bir papaz gibi dinliyordu; öyle ya, cübbeli adamlar dini nasıl kendi tekellerine almışlarsa, uzun sakallı demokratlar da yurtseverliği kendi tekellerine almışlardı.
- Kocam öldü. Sonra sıra anneme ve babama geldi, ardından iki kız kardeşimi yitirdim. Ölüm bir eve bir kez girdi mi, sık sık uğramamak için elden geldiğince çok iş çıkarmaya bakıyor. Geride, ancak ötekilere ağlayacak birkaç kişi bırakıyor.
- ''Sanırım beyefendiyle aynı hastalığa yakalandım. Gecelerim günlerimi yok ediyor.''
- Bizler, baylar, kirlilikten iğrendiğimizden temizliğimize özen gösterir gibi kişisel bir ağırbaşlılık ve gurur duygusuyla onur sahibi oluyoruz. Yoksa onu kalbimizin derinliklerinde hissetmiyoruz.
- Eskiden, yeryüzü gizemliyken, nasıl da şaşırtıcıydı kim bilir! Bilinmeyenin örtüsü kaldırıldıkça, insanların düş güçleri de çoraklaşır. Hayaletler ortadan silineli, gecenin çok boş ve çok bayağı bir siyahlık olduğunu düşünmüyor musunuz, bayım?
- Geçip karşısına oturdum ve insanın kendisini ilgilendiren tanımadığı bir kadını fark ettiğinde sormak isteyeceği ne varsa kendi kendime sorarak onu seyretmeye koyuldum: konumu, yaşı, karakteri... Sonra sonra insan gördüğü şeylerden yola çıkarak görmediği şeyleri kestirmeye başlıyor. Görü yetisi ve düşüncesiyle, korsajının içini ve giysisinin altındakileri iskandil ediyor. Oturmuş durumda gövdesinin uzunluğuna dikkat yöneltiyor, ayak topuğunu keşfetmeye çabalıyor, tüm ilgilerinin inceliğini açığa vuran elinin özelliğiyle, insanın kökenini su götürür bir doğum belgesinden her zaman daha iyi gösteren kulağının yapısıyla ilgileniyor. Zihninin doğasına girebilmek için konuşmasını duymaya, sesinin vurgularını, gönlünün eğilimlerini anlamaya çabalıyor; çünkü sesin tınısı ve tüm perdeleri deneyimli bir gözlemciye, bir ruhun tüm gizemli örgüsünü, düşüncesiyle onu dile getiren organ arasındaki yakalanması güç ama hep yetkin olan uyumu gösterir. Bu nedenle, imler arayarak, davranışlarını çözümleyerek, tavırlarından açıklayıcı bir şeyler bekleyerek yol arkadaşımı dikkatle gözlemliyorum.
- Özet çıkarın lütfen
- Benim anladığım şu ki, kendimizi sizin kadar anlaşılabilir kılmak için her zaman zekamıza başvurmadan önce kadınlık yapımıza başvurmalıyız. Bir erkeğin bize öncelikle sempati göstermemesiyle hiç ilgilenmiyoruz, çünkü biz her şeye duygu açısından bakıyoruz. Aşk açısından demiyorum, hayır, duygunun her şekli, belirtisi, nüansı açısından. Duygu, bize ait olan, sizlerin iyi anlamadığınız bir şeydir, çünkü duygu sizi karartırken, bizi aydınlatır. Ah, bunun sizin için çok anlaşılmaz bir şey olduğunu hissediyorum, yazık! Nihayet, bir erkek bizi seviyor ve bu hoşumuza gidiyorsa, çünkü bu çabayı gösterebilecek duruma gelmek için birbirimizi sevdiğimizi hissetmemiz zorunludur ve bu adam üstün bir varlık ise, bu zahmete katlanarak, bize her şeyi hissettirebilir, her şeyi sezdirebilir, her şeyi kavratabilir, ama her şeyi; bütün zekasını ara sıra ve parça parça bize de iletebilir. Of! Sonra genellikle silinir bu, kaybolur, söner, çünkü unuturuz, ah, unuturuz, tıpkı havanın sözleri unutması gibi. Bizler sezgili ve esinliyiz, ama değişkeniz, duyarlıyız; etrafımızı çeviren şeyler bizi değiştirebilir. Döneme, sağlık durumuma, okuduğum yada işittiğim şeye göre beni birbirinden bunca farklı kadınlar haline getiren ne çok ruhsal durum yaşadığımı bir bilseniz! Gerçekten de, hiç çocuğum yokken, mükemmel bir anne ruhuna sahip olduğum günler olduğu gibi, başka bir gün de bir yosma ruhuna sahip olurum... hem de hiç sevgilim yokken.