- "Şimdi neler, neler yapmazdı! Böyle olmakla birlikte kafasında yer eden gelecekle ilgili düşünceleri kendisinden uzaklaştırıyor, kendi hayallerinden korkuyordu."
- "Evet, her şey insanın elindedir. Fakat, insan korkaklığı yüzünden çok şey kaybedebilir. Gerçek bu. insanların en çok korktuğu şey yeni bir adım atmak,yeni bir söz söylemek... Fakat çok konuşuyorum. Böylelikle de bir şey yapamıyorum. Belki de bir şey yapamadığım için çok konuşuyorum. Bunu da, geçen ay günlerce mağaramda yatıp saçma sapan düşünürken öğrendim. Şimdi oraya neden gidiyorum? Bunu yapabilecek miyim? Ciddi mi bu? Hiç de ciddi değil. Kendimi eğlendirmek için bir hayal, evet, belki de bir oyuncak arıyorum."
- Gerçek bir centilmen bütün servetini kaybetse de heyecanlanmamalıdır. Para bir centilmenden neredeyse umursamadığı kadar aşağıda olmalıdır.
- Des Grieux bütün Fransızlar gibiydi, yani gerektiğinde, çıkarı da olduğu zamanlarda nazik ve neşeli, ama nazik ve neşeli olma zorunluluğu olmayınca da inanılamayacak kadar sıkıcı. Bir Fransız nadiren doğal olarak nazik davranır; onun nezaketi genellikle hesaplıdır ve bir hile içindir. Mesela romantik, özgün, gösterişli görünme ihtiyacı duyarsa, kendisini hemen en basmakalıp, en bayağı fikirlerle ifade etmeye başlar. Bir Fransız doğal haliyle en kaba, en bayağı, en önemsiz özellikler yığınıdır, yani dünyanın en sıkıcı yaratığıdır. Sadece acemiler, özellikle de Rus kadınları Fransızların büyüsüne kapılabilir.
- Her şeyi konuştular mı, yoksa buna gerek kalmadan mı anlaştılar? Kimi zaman böyle olur. Sözler hiç işe yaramaz. İnsanlar birbirlerinin düşüncesini gözlerinden anlarlar...
- Gariptir, insan her yaptığı işin önemini yada ne olduğunu fark etmez. Yapar sadece. Yapmak nedir mi? Bilmek... En önemlisi bilmek değil midir? İçindeki unutmak ve kaçmak isteği her dakika büyüyordu. Unutmak ve kaçmak... Unutmak ve kaçmak. Unutmak nelere mâl olurdu?
- Üniversiteye giderken ve eve dönerken durur, gerçekten bu şahane manzarayı seyrederdi. Bu onda hep gizemli duygular uyandırırdı. En çok, bu güzelim manzaranın onu heyecanlandırmayışına şaşar ve ne kadar duygusuz olduğuna hayıflanırdı. Bunları hatırlayınca gülümsedi. Kısa zaman önce nelerle ilgileniyormuş.. Ha ha ha.. Eskiden durup düşündüğü bu yerde, tekrar bunları anması garip geldi! Ne kadar değişmişti. Eskiden onu ilgilendiren teoriler, fikirler şimdi gülünç geliyordu. Bu kadar kısa zamanda böyle değişiklik! İçi burkuldu. Eski hayatı, eski eğlenceleri, eski duyguları, düşünceleri, hepsi şimdi ona ne kadar yabancıydı. Adeta yükseklere çıkmışcasına her şey gözlerinden kaybolmuştu.
- Hiçbir zaman insanları, ona kötü davranarak düzeltemeyiz, özellikle çocukları. Bir çocukla ilişki kurarken daha dikkatli olmalıyız. Ah kendini beğenmiş sizler! Siz insanları anlamazsınız. Başkasını ezerken kendinize kötülük ettiğinizi fark edemezsiniz.
- İnsanı en çok kızdıran yalancılıkları değil. Yalancılık her zaman affedilebilir, çünkü insanı doğruya götürdüğünden mükemmel bir şeydir. İnsanı kızdıran, yalan söyleyip, söyledikleri yalana tapmaları...
- Şunu bütün ciddiyetimle belirteyim, pek çok kez böcek olmayı istemişimdir. Ne yazık ki buna bile erişemedim. Baylar, yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık.