- Neden böyle aptalım ben? Madem başkaları aptal ve ben onların aptal olduklarını kesin olarak biliyorum, öyleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum? Sonra, herkesin akıllı olmasını beklemenin çok uzun süreceğini ve bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anladım, Sonya. İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini. Ya, böyle işte. Bu bir yasa, Sonya, yasa. Akılca ve ruhça kim sağlam ve güçlüyse, insanlara onun emredeceğini biliyorum artık. Kim daha yürekliyse, haklı olan da odur. Her şeyin içine tükürmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler yasa koyucu olurlar. Herkesten daha gözüpek olan herkesten daha haklıdır. Bugüne kadar böyle, bundan sonra da böyle gidecek. Bu gerçeği ayırt edemeyenler, kördür.
- Kendi köşeme çekilmişim; zeki insanların önemli bir iş tutamayacakları, tutanlarınsa aptal oldukları gibi kin dolu,hoş bir avuntuyla günlerimi doldurup gidiyorum. (s.11)
- O güzellikleri anlayacak yerde, neden belki de herkesin yapabileceği biçimsiz hareketleri, hem de sanki özellikle yapıyormuş gibi, tam yapılmaması gerektiğini anladığım bir zaman da yapıyorum? (s.14)
- Benim asıl kızdığım şey, en sinirli anlarımda bile içimde bir öfke ya da hıncın bulunmaması, bütün cartcurtları yalnızca gönlümü hoş tutmak için yapmamdı. (s.10)
- Durumunuzun umarsızlığını başka bir adam olamayacağınızı, değişmek için zamanınız, inancınız bulunsa bile değişmeyi kendinizin de isteyeceğini anlamanın tadına doyum olur mu? (s.15)
- Doğa size danışmaz, onun sizin isteklerinizle, yasalarının hoşunuza gidip gitmediğiyle işi yoktur. Doğayı olduğu gibi sonuçlarıyla kabul etmek zorundasınız. (s.21)
- Duvarı delmeye gücüm yetmiyorsa, ''ille deleceğim'' diye yırtınmam elbette; ama önümde yıkmaya gücümün yetmediği bir taş duvar bulunmasına da razı olmam. (s.21)
- Acı çeken kimsenin bütün zevki inlemektir, bundan zevk almasaydı inlemekte direnir miydi? (s.23)
- Hiç suçum olmadığı halde, birtakım düşler kurarak kendimi suçlu bulduğum olmuştur çoğu kez. (s.27)
- ''Tembelin biri!'' Şaka değil, bu bir unvandır, bir mevkidir,kusursuz bir meslektir! (s.31)