Sanki onun bütün kanun ve yasaları çiğnemeye kışkırtan bir kuvvet vardır. Yine bu kuvvetin etkisiyle sınırsız bir hürriyeti ve çevresine dehşet vermeyi arzulamaktadır.
Herhalde, bütün bu duygular; yüksek bir kalede bulunan birinin, önündeki uçuruma eğilirken duyduklara benzer. Her şeyin bir an önce bitmesi için baş aşağı kendini atmaya hazırdır.
Eskiden ne kadar ezilmiş ve boynu bükük idiyseler, şimdi aynı oranda işini bilen , kabadayı görünmek arzusundadırlar.
Etrafa saldığı korkudan zevk alır; insanlarda uyandırdığı tiksinme duygusunu adeta sever.
Cezaevine öyle miskin bir şekilde , ağzından salya, burnundan sümük akarak gelir ki, bakıp , ''Beş altı kişiyi öldüren adam bu muymuş?..'' diye şaşarsınız.
Tabiî, öyleleri de çıkar ki, cezaevinde bile kolay kolay uslanmaz , hâlâ şu gösteriş ve gevezeliklerinden vazgeçmez. ''Siz beni görüyor musunuz? Altı cana kıymış bir adamım ben!'' der gibi bir halleri vardır.
Hikayenin konusu, Luka Kuzmiç adındaki bu adamın büsbütün sebepsiz , sadece kendi keyfi için , bir binbaşıyı nasıl dövdüğü idi.
Üstüne atıldığım gibi bıçağı sapına kadar karnına sapladım. Tam yerine isabet ettirmiştim. Yuvarlanıverdi. Birkaç kere ayaklarını salladı; o kadar.
Cellat Timoşka soydu beni, yatırdı. Sonra da: ''Canın yanacak! Hazırlan!'' diye bağırdı. Sırtıma kibarca öyle bir vurdu ki, haykırmak istedim. Ağzımı açtım... Açtım ama bağıramadım ki... Sesim kısılmıştı.
Altı cana kıydığı halde, kimse Luçka'dan korkmazdı. Ama korkunç bir adam diye ün salmak , belki de onun en içten arzuladığı şeydi.
Nil Gün
Hıfzı Topuz
Vedat Türkali
Neil Gaiman
Henri Beyle Stendhal
Jean-Jacques Rousseau
Amin Maalouf
Attila İlhan
Anne Rice
Adalet Ağaoğlu