- İçinde tek bir düşünce, tek bir korku vardı: Hayal sandığı şeyleri nefes almakla bile kaybedebileceği korkusu..
- "Sözde, kafası aydın olan insan, gerçek çıkarının nerede olduğunu görebilecek kadar kirli işlerden uzak kalacak ve kötülükten iyiliğe dönerek soylu ruhlu biri olacakmış...Hiç kimse, bile bile kendi çıkarları uğruna davranamayacağına göre, tek çıkar yol, iyilik yapmak olacakmış. Hey gidi temiz yürekli çocuk, saf bebek! Dünya kurulalı beri insanların yalnızca kişisel çıkarlarını düşünerek davrandıkları, hep böyle yaşadıkları görülmüş şey mi?'' syf.29
- Ben, Fransız karakterini Rus harflerine çevirdim, sonuç başarılı oldu, oysa bu iş pek güçtür, işte çok güzel ve orjinal bir yazı örneği daha, işte şu cümle: "Gayret her şeyi yener". Bu, Rus el yazması, yazıcılara daha doğrusunu isterseniz, askeri yazıcılara özgü bir yazı. Önemli kimseye resmi bir yazı böyle yazılır; yine aynı harfler, mükemmel, kara harfler, kara kara yazılmıştır, ama umulmaz bir zevk vardır.
- Belki de insan yalnızca refahtan değil,acıdan da aynı ölçüde hoşlanıyor.Hatta acının mutluluk kadar yararlı olduğu bile düşünülebilir.İnsanın yeri geldiğinde acıyı,tutkuya varan derecede sevdiği bir gerçektir.Bunu anlamak için insanlık tarihine bakmaya gerek yok,yaşamın ne olduğunu bilen bir insansanız kendi kendinize sorun yeter.Benim kişisel düşünceme göre,yalnızca refahı sevmenin biraz ayıp yanı bile vardır.İyi mi kötü mü olduğunu bilmem ama bazen bir şeyleri kırıp dökmenin bile kendine özgü bir tadı olabiliyor.Bu açıdan,ben ne yalnız başına refahı,ne de yalnız başına acıyı yeğlerim.Acı,kuşku demektir,yadsıma demektir.Bununla birlikte insan gerçek acıyı tatmak istediğinden,çevresinde bir kargaşa yaratmak,yok etmek,dağıtmak hevesinden asla kendisini uzaklaştıramaz.Bizim manevi varlığımızın biricik kaynağı acı değil mi?
- Seni bırakıp bana kaçmasına şaşırıyorsun. Ne kadar budalaca bir düşünce. Senden asıl kaçış sebebi seni delicesine sevmiş olması. Bir saatten beri bunu anlatmaya çalışıyorum sana. Senin yanında yapamaz, içindeki ukdeler bitirir onu. Moskova'da onu arayıp bulduğumu kim söylüyorsa, en büyük yalancıdır o. Aslında seni bırakıp bana geldi... Şuna inan Prens, ben olmasaydım atlamıştı suya. Ama beni sudan daha korkunç bulduğu için vazgeçiyor kararından. Birilerine olan kızgınlığından benimle evleniyor. Yani yem olarak kullanıyor. Benimle evlenmesinin tek nedeni bu.
- Başkalarının zavallılığına bakıp kendi haline şükredenlerden tiksiniyorum.
- Zeka, bence parlak bir varlık, tabiatı güzelleştiren bir süs, hayatın bir tesellisidir.
- Kişinin daha fazla bilebilmesi için, daha az hissetmesi gerekiyor.
- Çoktandır kafamı kurcalayan bir şey var. Niçin insanlar birbirlerine karşı açık yürekli davranmıyorlar? Neden en iyi insan bile karşısındakinden bir şeyler gizliyor, bütün düşündüklerini söylemiyor? Sözlerimizin yabana atılmadığını bildiğimiz zamanlar bile neden içimizden geçenleri olduğu gibi söylemiyoruz? Nedense herkes olduğundan sert görünmek istiyor. Duygularını hemen açığa vurursa altta kalacakmış, küçük düşürülecekmiş gibi bir korkuya kapılıyor.
- İnanın bana, sizin ne düşündüğünüz benim hiç de umrumda değil.