- Mutsuz olup olmadığımdan emin değildim. Mutsuz olamayacak kadar bedbaht hissediyorum kendimi. Dünya bir bahçeye dönmüştü sanki ve ben içinde bir çim-biçeri itip çabalıyordum.
- Sadece bir baba, ustura kayışı, banyo ve ben vardım. O kayışı usturasını bilemek için kullanırdı ve sabahın erken saatlerinde aynanın karşısında sabunlu yüzü ile tıraş olurken ondan nefret ederdim.
- Gece okuyordum kitaplarımı, battaniyenin altında, ısınmış lambayla. O güzelim satırları boğularak okumak. Sihirliydi. Ve babam iş bulmuştu, bu da onun için sihirliydi...
- Bir ahmak bağışlanabilir çünkü sadece bir yönde gider ve kimseyi aldatmaz. Aldatanlar üzüyor insanı.
- Onlardan uzak olmak istiyordum. Gidecek yerim yoktu ama. İntihar? Tanrım, çaba gerektiriyordu. Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.
- İnsanlar adaletsizliği sadece kendi başlarına gelince düşünüyorlar.
- İnsanlar kısıtlayıcı ve tedbirliydiler, aynıydı hepsi. Ve bu götlerle ömrümün sonuna dek yaşamak zorundaydım.
- Hayat yoktu hiçbir yerde, ne bu şehirde, ne bu yerde, ne de bu yıldırıcı varoluşta...
- Üniversite yaşamı yumuşak ve gerçeklerden uzaktı. Dışarıda, gerçek dünyada seni nelerin beklediğinden söz etmiyorlardı. Beynini teorilerle dolduruyor, kaldırımların ne kadar sert olduğunu söylemiyorlardı.
- Hep beraberdik. Aynı bok çukurunun içindeydik hepimiz. Kaçış yoktu. Zamanı geldiğinde sifonumuz çekilecekti.