- DAHA BEN Daha ben ilk kazmayı vurmadan Elime gelen Karabitki?li testi, Nefertiti?nin mutfağı sayılan yerde Koyu sır yeni hicret yollarını kesti. Terimler, eşek arıları sözcüklerin, Acımasızdırlar, adsız ve süeldirler Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler . Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?.. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
- İKİ KALP İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde kazanması zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki. Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
- KISA TÜRKİYE TARİHİ II Üç anayasa ortasında büyüdün: Biri akasya Biri gül Biri zakkum
- SİGARAYI BIRAKANIN ŞİİRİ Eskiden birinci işimdi sigara içmek Şimdiyse içmemek birinci işim.
- MOLA ? Kartallar dolanıyor generalim ? Kartallar dolanır da dolanmaz da Kaç tane vurmuştum Mütarekede Ama düşman demeye dilim varmıyor Zaten böyle durumlarda ve aşkta Taşınacak silah değildir gurur ? Ölüyorum yüzbaşım ölüyorum ? Bana bak ben yüzbaşı değilim Üstelik biraz sonra talim var Dört rüzgârı biçen mitralyözlerin Uçlarında gökyüzü mayalanıyor ? Çavuş pırpırların ne mavi ? Görünce kamaştı da ellerim Şah İsmail?in üç sevgilisini Gülizar , Gülperi, Arap Üzengi ? Asker su ver asker ? Ben asker değilim nişanlıyım
- AFRİKA Afrika dediğin bir garip kıta El bilir âlem bilir Ki şekli bozulmasın diye Akdeniz?in Hâlâ eskisi gibi çizilir Haritalarda (1954)
- RESİM Bir savaş: Otlukbeli Bir mavi: Spartaküs Bir soru: niçin Spartaküs Bir kuş: nereye gidiyon kuşu Bir çiçek: bilmem ki çiçeği Bir su: şüpheli Bir belge: noterlerinden Elbet Başkent noterlerinden Bir şair: Ahmed Arif Toplar dağların rüzgârlarını Dağıtır çocuklara erken Bir çocuk: ince burunlu Ey ince burunlu Güneyli çocuk Ne soracaksan işte sor Bir çalgı: fayton Bir içki: rakı hayır votka Bir tabanca: tabii dolu Bir haber: ölümüm yakın Bir imza: okunmuyor
- NEHİRLER BOYUNCA KADINLAR GÖRDÜM Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar Hepsine yüzer kere rastladım en azdan Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda Verdi mi adama her şeylerini verirler Ben gördüm ne gördümse kadınlarda Porsuk nehrinin geçtiği Kızılırmak parça parça olasın Bir parça ekmek siyah,on kuruşluk kına kırmızı Taş toprak arasında türküler arasında Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını Dicle kıyılarına tiren varınca Büyük bir gökyüzü git allahım git Genel olarak önce kaşları görünür Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar Gül kurusu Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete Siz de görürsünüz bunları kadınlarda Ödevleri yenilmek olan hep Bıçakla kemik arasında Susmakla ağlamak arasında Yenilmek Kadınlar (1955)
- HAMZA Büyük bir ihtimalle ölmüştük Şehir kan kıyametti ayaklarımızda Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk Yıldızlar kaldırımlara dökülmüştü bütün Hamza bütün parmaklarını ortaya dökmüştü Yirmi yıldır cebinde biriktirdiği parmaklarını Hamza son şarkıyı kırka bölmüştü Doğrusu iyi idare etmiştik Doğrusu iyi haltetmiştik Yaşayanlar unutmuştu bizi Biz öldüğümüzle kalmıştık (1953)
- SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ? Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum Siz hiç hamama gittiniz mi? Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Şöylelemesine maviydi kör oldum Taşlara gelince hamam taşlarına Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi Taşlarda yüzümün yarısını gördüm Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı? (1953)