- -Yemek yemek istiyordum. Çok mu erken geldim? -Açığız. -Güzel. İstediklerim... Ağzımı sulandıran yemekleri sıraladım. (...) İşleri çabuklaştırmak için, boğazımı temizleyerek: -Hepsi bu kadar, dedim. Adam doğruldu, hazır ola geçer gibi bir tavır takındı: -Dört gündür erzak gelmiyor. Sadece mercimek çorbası ve bayat ekmek var, dedi. O kadar üzgün görünüyordu ki onu teselli etmek istedim: -Çok iyi, çorba tam istediğim şeydi.
- ...İnsan kendini anlatmaya başladığında, nesnellik, yalanın süslenmişi olmuyor mu?
- ...Kardeşimin bir hükümet değişiminde bakan olduğunu da o haber verdi. Evet ya, bakan! (...) Lobo, kendine göre beni teselli etmişti: -Olan biten seni şaşırtmamalı İsyan. Kendi kendine, kardeşinin sana göre, bir üstünlüğü olduğunu tekrar et. -Nasıl bir üstünlük? -O, eski bir direnişçinin kardeşi, sense eski bir kaçakçının! Gülmüştüm. Burukluğum geçmişti.
- Denize düşüp kaybolan su damlası, toprağa karışan toz zerresi. Nedir bu dünyaya gelip gidişimizin manası? Fena bir böcek işte, bugün var yarın yok.
- ''Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır. ''
- Bende içgüdüsel olarak devrimci bir ruh var ve her özgürlük savaşçısı beni kendine çeker.
- Zamanın iki yüzü var. İki boyutu... Uzunluğunu güneşin seyri belirliyor. Derinliğini ise tutkular...
- İnsan şarap içmek isteyince; sakisini ve keyif arkadaşını dikkatli seçer...
- "... öyle bir an gelir ki tüm kararlar kötüdür; sorun, sonradan en az pişman olacağın kararı bulup seçmektir!"
- Beni dünyaya getirenin günahını çekiyorum, ben bu acıyı kimseye çektirmeyeceğim.