- ...Hiç kimsenin neyin ak, neyin kara olduğunu söyleyemediği yerde, ışık söner, özgürlük gönüllü bir tutsaklık olur.
- ... filozofların yalnız usla okundukları enderdir; yürekle, tutkularla okunurlar çoğunlukla...
- Şudur çelişki: insan olduğu biçimiyle yadsır dünyayı ama ondan sıyrılmaya da yanaşmaz...
- ?Fakat herkes bilir ki hayat, yaşanmak zahmetine değmeyen bir şeydir.? ?Ben yarım yamalak dinlediğim bir adamı başımdan savmak istedim mi, ona hak veriyormuş gibi yaparım, bu sefer de öyle yaptım.? ?Yine bir süre sustuktan sonra, tuhaf biri olduğumu, beni kuşkusuz bu yüzden sevdiğini ama belki günün birinde yine aynı sebepten nefret edebileceğini mırıldandı.? "Beni ilgilendirmeyen bir şeye ilgi duyacak kadar vaktim yoktu." "İnsan bilmediği şeyler hakkında daima abartılı düşüncelere kapılır" ?Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir anlam taşır.?
- Özgürlük ve bağımsızlık kaygısı, ancak hala umutla yaşayan bir varlıkta duyulur.
- "Yarın her şey değişecek, yarın. Birdenbire anlar ki yarın da böyle olacaktır, öbür gün de, tüm öteki günler de. Ve bu çaresiz buluş ezer onu. İşte böyle düşünce öldürür insanı. Bunlara katlanamadığı için öldürür insan kendini ya da , gençse tümceler kurar." Syf.33
- Dünyayı anlamak için bazı bazı sırtımızı dönmemiz gerekir; insanlara yardım edebilmek için bir an onları kendimizden uzak tutmamız gerekir. Ama güç kazanmamız için zorunlu yalnızlığı, usun toparlandığı ve gözüpekliğin ölçüsünün alındığı uzun soluğu nereden bulmalı?
- Gerçek can sıkıcıdır.
- Bir çeşit sis içinde yaşıyordum, öyle bir sis ki, içinde gülüş, sonunda duyamayacağım kadar hafifliyordu. İçimde şimdiden onca yer eden ilgisizlik artık direnmeyle karşılaşmıyor ve damar sertleşmesi gibi sertliğini arttırıyordu. Heyecanlar kalmamıştı artık! Hep aynı mizaç, daha doğrusu mizaçsızlık! Veremli hücreler kuruyarak iyileşir ve mutlu sahiplerini yavaş yavaş havasız bırakır. İşte ben de böyle, iyileşerek sakin sakin ölüyordum.
- Beden keyifsiz oldu mu, yürek ölgünleşir. Bana öyle geliyordu ki, hiç öğrenmemiş olduğum, ama çok iyi bildiğim bir şeyi, yani yaşamayı unutuyordum.