- Bir gün gelir, ya gözlemi ya eylemi seçmek gerekir, insan olmak derler bunun adına. Bu parçalanışlar korkunçtur. Ama gururlu bir yürek için iki şeyin ortası olamaz. Ya Tanrı var, ya zaman, ya bu haç, ya bu kılıç. Ya çırpınmalarım aşan daha yüksek bir anlamı vardır bu dünyanın, ya da bu çırpınmalardan başka hiçbir şey gerçek değildir.
- Evet, insan kendinde başlayıp kendinde biter, ötesi yoktur. Bir şey olmak istiyorsa, bu yaşam içinde olur. Şimdi, bunu fazlasıyla biliyorum.
- Ölümsüze sırt çevirmiş bir insan için, bütün yaşam uyumsuzun maskesi altında ölçüsüz bir oyundan başka bir şey değildir. Yaratım, büyük oyundur.
- Düşünmek, bir dünya yaratmak istemektir her şeyden önce (ya da kendi dünyasını sınırlandırmak, bu da aynı kapıya çıkar). Özlemine göre bir uzlaşma alanı, akılsal dayanaklarla sarılı, ya da dayanılmaz kopuşu çözümlemeyi sağlayacak örneksemelerle aydınlanmış bir evren bulmak üzere, insanı deneyinden ayıran temel uymazlıktan yola çıkmaktır.
- Dayanağı olmadan yaşamayı kabullenince, dayanağı olmadan çalışmaya ve yaratmaya da razı olunabilir mi, bu özgürlüklere hangi yol götürür insanı, bunu bilmek istiyorum.
- ?Mutluluk konusundaki sorularıma karşılık olarak, bilincimin aracılığıyla, ancak büyük bütünde, uyum içinde mutlu olabileceğim, anlayamadığım, hiçbir zaman da anlayacak duruma gelmeyeceğim bildirildiğine göre, bu açık...? ?... Sonra, bu durumda, aynı zamanda hem davacı, hem dinleyici, hem sanık, hem yargıç rolünü yüklendiğime göre, doğanın bu güldürüsünü tümden saçma bulduğuma göre, kendim de bu oyunu oynamaya boyun eğmeyi alçaltıcı saydığıma göre...? ?Tartışma götürmez davacı ve dinleyici, yargıç ve sanık niteliğimle beni böylesine düşüncesiz bir umursamazlıkla acı çekmek üzere dünyaya getiren bu doğayı suçluyorum, kendimle birlikte yok olmaya mahkûm ediyorum.? (Burada Dostoyevski'den alıntılamalar yapılmaktadır.)
- Öyleyse söz konusu olan Tanrılık, tümüyle dünyasaldır. ?üç yıl boyunca Tanrılığımın niteliğini aradım ve buldum,? der Kirilov. ?Tanrılığımın niteliği bağımsızlıktır.? Şimdi Kirilov?un öncülünün: ?Tanrı yoksa, ben Tanrı?yım? sözünün anlamı fark ediliyor. Tanrı olmak, bu yeryüzünde özgür olmaktır yalnızca, ölümsüz bir varlığa hizmet etmemektir. Her şeyden önce de bütün sonuçlan bu acılı bağımsızlıktan çıkarmaktır kuşkusuz. Tanrı varsa, her şey ona bağlıdır ve istemine karşı hiçbir şey gelmez elimizden. Yoksa, her şey bize bağlıdır. Nietzsche için olduğu gibi, Kirilov için de Tanrı?yı öldürmek, kendisi de Tanrı olmaktır. Kutsal Kitap?ın söz ettiği ölümsüz yaşamı bu yeryüzünde gerçekleştirmektir.
- ?İnsan sırf kendini öldürmemek için uydurmuştur Tanrı?yı. İşte bugüne kadar gelen evrensel tarihin özeti.?
- Böylece Günlük gibi romanlar da uyumsuz sorunu ortaya atarlar, ölüme dek mantığı, coşkunluğu, ?korkunç? özgürlüğü, çarların insansallaşmış yüceliğini kurarlar. Her şey iyidir, her şeye izin vardır, hiçbir şey nefreti hak etmemiştir; uyumsuz yargılar bunlar. Ama bu ateşten ve buzdan varlıkları bize öylesine yakın gösteren bu yaratım ne şaşırtıcı bir yaratım! Yüreklerinde homurdanan tutkulu ilgisizlik dünyası hiç de öyle aykırı, hiç de öyle tüyler ürpertici gelmez bize. Orda günlük bunalımlarımızı buluruz. Uyumsuz dünyaya böylesine yakın, böylesine kıvrandırıcı etkiler vermesini de hiç kimse Dostoyevski kadar başaramamıştır kuşkusuz.
- ?Boş yere? çalışıp yaratmak, kumdan heykel yapmak, yaratımının geleceği olmadığını bilmek, yüzyıllar için kurmanın da daha fazla bir önem taşımadığını bilerek yapıtının bir gün içinde yıkıldığını görmek; uyumsuz düşüncenin izin verdiği zor bilgeliktir bu.