- Aşkta kendisini mutlu ettiği için de daha fazlasını beklemiyordu artık; kendisinden asla bir şey istemeyen, evine gitmek istediğinde onu kabul eden, bu sessiz, gürültüsüz âşığa elinden geldiğince uyuyordu. Eksiğini bulamadığı bu adam karşısında, yalnız can sıkılıyordu biraz.
- Uyurken bana bakılmasından hoşlanmam.
- Kız boynuna sarıldı onun, öptü. Adam devinimsiz kaldı.
- "Dinle, küçük," dedi... (Sigarasını yaktı.) "Anla beni. Bana onların adlarını söyleyeceğine dair söz ver. Ötekileri, tanımadıklarımı da karşılaştığımız da bana göster."
- Onu düşünebiliyordu, çünkü iyi tanıyordu, kadınların beğendiği biriydi. Sevişmede ona şaşırtıcı gelen şey, en azından ilk seferinde kadının razı olduğu korkunç içli dışlılık ve kendi karnı üzerinde yabancı birinin karnının yapışmasını kabul etmesi olayıydı. Bu tür kendini koyverme, bırakma ve sarhoşlukta, aşkın coşturucu ve iğrenç gücünü görüyordu. Ve Marthe?la âşığı arasında onu öncelikle düşündürten şey de, bu içli dışlılıktı. Tam o sırada yatağın ucuna oturdu kız, sol ayağını sağ oyluğunun üzerine koyarak ayakka- bılarının önce birini, sonra ötekini çıkarıp fırlattı; biri yatık, öteki yüksek ökçesi üzerine dik düştü ayakkabıların. Boğazının sıkıldığını hissetti Mersault. Bir şey içini oyuyordu.
- Kafası karışığın biri daha
- Ama canım, bizim yaşımızda insan sevmez ki. Karşılıklı hoşlanma vardır, hepsi bu.
- Birkaç yıl önce, önüm- de her şey vardı, yaşamımdan, geleceğimden söz ediliyordu. Kabul ediyordum ben de. Hatta bunun için gerekenleri bile yapıyordum. Ama daha o zamandan her şey bana yabancıydı. Kendimi kişilikzizliğe, kimliksizliğe uygulamaktan başka kaygım yoktu. Mutlu ve ?karşı? olmamak. İyi açıklayamıyoeum, ama siz anlıyorsunuz Zagreus. - Evet, dedi öteki. - Şimdi yine zamanım olsaydı... kendimi oluru- na bırakmaktan başka bir şey yapmazdım. Bu du- rumda başıma gelen her şey, bir çakıl taşı üzerin- deki yağmur gibi bir şey olurdu. Yağmur, taşı serinletir, ne güzel. Bir başka günse güneşten yanar taş. Mutluluğu tam olarak böyle bir şey gibi düşündüm."
- Tabii umut, bir yolun dönemecinde var hızla koşarken, birden yetişen bir kurşunla yere serilivermekti.
- Şu beldede akşam, hüzün dolu bir soluklanmaya benziyor olmalıydı...