- "Kardeşlerim," dedi güçlü bir sesle, "bugün sokaklarımızda meydana gelen aynı ölümcül av. Görün onu, şu veba meleğini, Lucifer gibi güzel ve kötülüğün kendisi gibi parlak; çatılarınızın tepesinde dikilmiş, sağ eli başının seviyesinde mızrağı tutuyor, sol eli evlerinizden birini gösteriyor. Belki şu anda parmağı sizin kapınıza yöneliyor, mızrak ahşabın üzerinde tınlıyor ve aynı anda veba evinize giriyor, odanıza gidip oturuyor ve dönmenizi bekliyor. Orada, sabırlı ve dikkatli, sanki dünyanın kendi düzeni gibi kendinden emin. Yeryüzünün hiçbir gücü, hatta şunu iyi bilin, insanlığın işe yaramaz bilimi bile onun size uzattığı o elden kurtulmanızı sağlayamaz. Ve acının kanlı meydanında dövüldükten sonra, samanla birlikte siz de atılıp gideceksiniz."
- "Evet, düşünme zamanı geldi. Günün ağırlıklarından kurtulmak için pazar günleri Tanrıyı ziyaret etmek yeterli sandınız. Diz çöküp birkaç yakarma bu canice kayıtsızlığın bedelini rahatça öder," diye düşündünüz. Ancak Tanrı tutku sever. Bu uzak ilişkiler onun ateşli şefkatine yetmez. Sizi daha uzun süre görmek ister, onun sizi sevme tarzı böyledir ve gerçeği söylemek gerekirse, onun tek sevme biçimi budur. İşte bu yüzden, sizin ziyaretinizi beklemekten sıkılıp insanların bir tarihi olduğundan beri, felaketin tüm günah kentlerini gezdiği gibi, sizi de ziyaret etmesine göz yumdu. Şimdi günah nedir biliyorsunuz, tıpkı Kabil'le oğullarının, tufan öncesi insanların, Sodom ve Gomorralıların, Firavun ve Eyüp'ün ve tüm lanetlenmişlerin bildiği gibi. Ve tüm bu insanların yaptığı gibi, kentin sizi ve felaketi duvarlarıyla çevirdiği günden beri insanlara ve nesnelere yeni bir bakış yöneltiyorsunuz. Sonunda artık biliyorsunuz ki, her şeyin özüne inmek gerekli."
- Artık öğütlerin ya da kardeşçe uzatılmış bir elin yardımıyla iyiliğe yönelme zamanı değil. Bugün gerçek bir buyruk oldu. Ve kurtuluşun yolunu size gösteren ve sizi ona iten kırmızı bir mızraktır. Kardeşlerim, her şeyin içine iyiyi ve kötüyü, öfkeyi ve acımayı, vebayı ve kurtuluşu katan ilahi bağışlayıcılık işte burada kendini gösteriyor. Sizi yaralayan, sizi yücelten ve size yol gösteren işte bu felaketin kendisidir.
- Yalnızca daha bilinçli ruhların, her acının derininde yatmakta olan sonsuzluğun görkemli ışığını görmesini sağlar. Bu ışık kurtuluşa giden alacakaranlık yolları aydınlatır. Eksiksiz biçimde kötüyü iyiye dönüştüren ilahi iradeyi açıklar. Bugün bile, bu ölüme, acıya ve uğultuya doğru gidişin içinden bizi esas sessizliğe ve her yaşamın ilkesine doğru yöneltiyor. İşte kardeşlerim, buradan işkence eden sözlerle değil, huzur veren sözlerle çıkmanız için, size sunmak istediğim sonsuz teselli işte bu."
- Rieux söz konusu yapıtın şimdiden çok sayfa tuttuğunu, ancak yazarının onu mükemmel hale getirmek için gösterdiği çabanın çok ıstıraplı olduğunu anladı yalnızca. "Tek bir sözcük üzerinde geceler, haftalar geçiyor... hatta basit bir bağlaç için bile." Sözün burasında Grand durdu ve doktoru paltosunun bir düğmesinden tuttu. Çarpık ağzından sözcükler zar zor çıkıyordu. - Şunu iyi anlayın, doktor. AMA ile VE arasında gerektiğinde kolayca bir seçim yapabilirsiniz. VE ile SONRA arasında bir seçim yapmak daha zordur. SONRA ile ARDINDANA gelince iş daha güçleşir. Ancak kesin olarak, en güç olan, Ve'yi kullanmak gerekip gerekmediğine karar vermektir. ? Evet, dedi Rieux, anlıyorum.
- Rieux söz konusu yapıtın şimdiden çok sayfa tuttuğunu, ancak yazarının onu mükemmel hale getirmek için gösterdiği çabanın çok ıstıraplı olduğunu anladı yalnızca. "Tek bir sözcük üzerinde geceler, haftalar geçiyor... hatta basit bir bağlaç için bile." Sözün burasında Grand durdu ve doktoru paltosunun bir düğmesinden tuttu. Çarpık ağzından sözcükler zar zor çıkıyordu. - Şunu iyi anlayın, doktor. AMA ile VE arasında gerektiğinde kolayca bir seçim yapabilirsiniz. VE ile SONRA arasında bir seçim yapmak daha zordur. SONRA ile ARDINDAN'a gelince iş daha güçleşir. Ancak kesin olarak, en güç olan, Ve'yi kullanmak gerekip gerekmediğine karar vermektir. ? Evet, dedi Rieux, anlıyorum.
- Bir de önemliler vardı, ziyaret sahibinden durumunu özetleyen bir not yazıp bırakmasını rica ediyorlar ve bu durumla ilgili bir karara varacaklarını bildiriyorlardı; gereksizler, ona kalacak yer belgesi ya da ucuz pansiyon adresleri öneriyorlardı; yöntemliler, fiş doldurtuyor ve ardından sınıflandırıyordu; bıkkınlar, kollarım havaya kaldırıyordu; tedirginler, gözlerini çeviriyorlardı; son olarak da gelenekçiler vardı; onlar en çok sayıdaydılar, Rambert'e başka bir büroyu ya da yapılacak yeni bir girişimi gösteriyorlardı.
- Böylece gazeteci kapı kapı dolaşmaktan bitip tükenmişti ve vergiden muhaf hazine bonosu almaya ya da sömürge ordusuna katılmaya çağıran ilanların önünde, deri taklidi bir sıranın üzerinde otura otura, telli dosyalar ve dosya rafları kadar kendini açığa vuran suratların bulunduğu bürolara gire çıka, bir belediyenin ya da bir valiliğin tam olarak ne olduğu konusunda kesin bir fikir edinmişti. İşin olumlu yanı, Rambert'in de Rieux'ye biraz acıyla belirttiği gibi, tüm bunlar onun gerçek durumu görmesini engelliyordu.
- Benim bilincimle sizin bilinciniz aynı bilinç değil artık.
- Her şeye evet demek öldürmeye evet demeyi de varsayar. Öldürmeyi kabul etmenin iki biçimi vardır. Köle her şeye evet diyorsa, efendisinin varlığına ve kendi acısına da evet demektedir