- Ah, bu yoldan bir çıkabilseydi. Fakat yürüyebilmesi için yolun ayaklarının altında kaymaması, olduğu yerde durması lazımdı. Acaba bu son mu? diye düşündü. Son... Kurtuluş... Herşeyin bitmesi ve perdenin inmesi. O büyük ve ferahlatıcı boşanma. Bütün kafasındakilere, hepsine birden -paydos!- demek, kapıları açmak ve yol vermek, son zerresine kadar her hatırayı, her hayali, her tasavvuru kovmak ve herhangi bir nesne, cansız ve şuursuz bir mevcut olmak, bu güneşin altında parlak bir yılan sırtı gibi, bir ucu dikilen sokağa, güneşin yer yer bir cüzam gibi kemirdiği duvarlara, evlere katılmak, varlığın çemberinden çıkmak, bütün tenakuzlarından kurtulmak...
- Fakat harp, hatta gidenler için bile sade ölüm değildi. Tek başına ölüm basit bir şeydi. Bazen insan ona en son çare diye bakabilirdi
- Hayır, kötü olan ölüm değildi; ölümün, bu basit işin, bu peşin pazarlığın birdenbire ve herşeyle beraber son derece güçleşmesi, çözülmez yumak haline gelmesi, beş on kulaç suyun, bin türlü engelle doluvermesiydi
- Acaba hep böyle mi düşünürüz; ölümün mü, hayatın mı çocuğuyuz? Bu saati hangisi kuruyor, mevsimlerin eli mi, mutlak karanlığın parmağı mı?
- 'En büyük meselemiz budur; mazi ile nerede ve nasıl bağlanacağız ; hepimiz bir şuur ve benlik buhranının çocuklarıyız; hepimiz Hamlet 'ten daha keskin bir "olmak veya olmamak" davası içinde yaşıyoruZ. Onu benimsedikçe hayatımıza ve eserimize daha .. yakından sahip--.elaçağ
- (sayfa 341) Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz. Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz...?
- Korku ... Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık . Fakat neyi aldatabilirdim, kime anlatabilirdim ? İnsan neyi anlatabilir ? İnsan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir ? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz .
- Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbirleriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir .
- Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız ? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız ?
- İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir . Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır . Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz .