- Parlayan yıldızlara bakıp ebedilik düşleri kuran insan, kısacık ömrünü bir an olsun uzatacak ince dallara uzanıyor yardan düşerken.
- Bugün yazmak değil, konuşmak istiyorum seninle; ruhun yüksek sesiyle konuşmak.
- Sevgili Dost ; Her sabah yeni bir manzara görecekmiş gibi camlara koşup değişen hiçbir şey olmadığını görmek ne soğuk...
- Kimse yazmıyordu artık. Herkes konuşuyordu. Uzun uzun konuşuyorlardı telefonla. Sarf edilen cümleler birbirine benziyor, hiçbir harfin, kelimenin, cümlenin kendi rengi ve kokusu kalmıyordu.
- Nefes alıp vermenin değil, "vermenin" hayat belirtisi olduğunu söyledi zenginlere.
- Sevgi, dokunduğu her şeyin değerini artıran bir müzayedeci gibi dolaşıyor yeryüzünde.
- Dün aksam küçük bir gezinti yapmak üzere evden çıkmıştım. Biraz yürümek yürürken de düşünmek istiyordum. Hareket halindeyken düşüncelerde harekete geçiyor. Sana gönderdiğim mektuplarda hep yollarda yazılıyor.
- Yürürken karşıma çıkan insanların yüzlerini inceliyorum. Coşku barındırmayan durgun yüzler bunlar ; tebessümün nadiren uğradığı abus çehreler.
- ''Söylenen her söz binamıza yeni bir tuğla ekler. Bu yüzden ağzımızdan kaçmamalı kelimeler. Onlar bizim mahkumlarımızdır; izin verdiğimizde çıkmalılar dışarıya. Publis Syrus ne kadar haklı: ?Konuştuğuma çok kere pişman oldum. Fakat sustuğuma asla!''
- Sevgili Dost, Kim kazandı? Atom bombasını Hiroşima?ya atan mı? Everest?in tepesine ilk kez varan mı? Doksanıncı dakikada maçı alan mı? Diriler mi, ölüler mi? Çobanlar mı, sürüler mi? Efendiler mi, köleler mi? Kim kazandı? Sevgili Dost, Herkes kaybetti. Ölüm kazandı. Mezar taşlarına: ?Huve?l-Bâki? kazındı.