- Ey kutsal ağrı, sor: En son ne zaman ağladık! Her gün, ama her gün gazetelerimizin sayfalarını yakmayan o soğuk ateşlerle, bedenimizin ve ruhumuzun duyarlılığını nasıl da kundakladık! Artık hiçbir cinnet, cinayet, gasp, tecavüz ve işkence etkilemiyor bizi. Komşumuzun evinden yükselen alevler dokunmuyor evlerimize. Madenciler yerin yüzlerce metre altından cevherleri çıkartadursun, hiçbir haksızlık gözümüzden bir damla yaş çıkartamıyor!
- Acı çekmeye başlamazsak yanmaktan kurtulamayacağız.
- Kadının merak edilecek hiçbir yanını bırakmayan bir dünyanın, bir kadının beş yüz yıllık meçhul tebessümünün peşinden koşmasını neden yadırgayalım. Sahip oldukları son gizli odanın beş yüz mumluk ampullerle aydınlatılmasından sonra, yeryüzü kadınları acaba ne yapacak?
- Ey yaşlanıp da denizi görmeyenler! Siz de bize acıyın! Bizim de yanında yaşlandığımız halde göremediğimiz ne gerçekler var!
- Sevgili okurlarım ölüm Allah'ın emri bilgisayar olmasaydı!
- Bu çağın adını "teknoloji" koymuşlar, göbek adı da "yalnızlık" olsun.
- Sevgili Dost, Bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne vardır. Zarf mahremiyettir, mahrem olmasa da satırlar. Bir köşeye çekilinir, yalnız okunur mektuplar. (7)
- İnsanlar birbirlerine mektup yazmalı. Çünkü mektupta sesin tonu belli olmaz. Çünkü mektup düşünülerek yazılır. Birdenbire ağzımızdan kaçan kelimeleri hiçbir şey geri getiremez. Söylediklerimizin üstü çizilemez. Çünkü söylediklerimiz dinlenmeyebilir; sözümüz kesilir, içeriye o anda biri girer, okunan mektup ise mutlaka tamamlanır. (10)
- ...mektup mu; yazarak susmak. (11)
- Sabah sabah insanını denedim dünyanın Cimrilikle dolu deriler yürüyordu Başka bir şey göremedim Sonra kanaat kınından bir kılıç çektim Keskin tarafıyla onlardan Ümitlerimi kestim. İmam Şâfîî (14)