Soma faciası bizi utandırdı zira hiç istemiyor ve beklemiyorken bizi kendi karanlığımızla yüzleştirdi. Ocakların o büyük karanlığından sağ kurtulan madencilerin sözleri ve irfanı, ruhlarımıza adeta ışık tuttu ve asıl karanlığın bizim içimizde olduğunu gösterdi. Anadolu'nun bu temiz evlatlarının bir sedyeyi kirletmemekteki inceliği, kendisinden önce arkadaşının kurtulmasını dilemekteki ruh temizliği karşısında, günübirlik politika ve çıkar hesaplarıyla kirletilmiş ruhlarımız, bir şaşkınlık şoku yaşadı. Madenin içi adeta madenin dışını tedavi ediyordu. Madenden bir ölüm kalım mücadelesiyle çıkanların sükûneti, konforlu hayatlarından olan biteni izleyenlerin öfkesini yatıştırıyor gibiydi. (47)
Diğer Kemal Sayar Sözleri ve Alıntıları
- ''O an için bize dert veren şeyin yarın bize kuvvet vermiş olduğunu fark edebilriz.''
- "Özgürlük için yapmamız gereken şey aslında basittir: Arada, kapsama alanı dışında olmak. Sevgiliyi özlemek. Ona mektup yazmak. Uzun zamandır görmediğiniz dostları çat kapı ziyaret etmek. Bir kitabı, bir anı, bir sohbeti bölmeden yaşamak. Hayatın akışına kapılmak. Sessizliğe kulak vermek."
- "Bir sufi sözünde söylendiği gibi, "Her arayan bulamaz, ancak bulanlar yalnızca arayanlardır." "
- ...sevilen nesne kem gözlerden sakınılmalıdır. s.16
- ''O an için bize dert veren şeyin yarın bize kuvvet vermiş olduğunu fark edebilriz.''
- "Özgürlük için yapmamız gereken şey aslında basittir: Arada, kapsama alanı dışında olmak. Sevgiliyi özlemek. Ona mektup yazmak. Uzun zamandır görmediğiniz dostları çat kapı ziyaret etmek. Bir kitabı, bir anı, bir sohbeti bölmeden yaşamak. Hayatın akışına kapılmak. Sessizliğe kulak vermek."
- "Bir sufi sözünde söylendiği gibi, "Her arayan bulamaz, ancak bulanlar yalnızca arayanlardır." "
- ...sevilen nesne kem gözlerden sakınılmalıdır. s.16
- "Saatlerini doğanın ve iç dünyalarının çevrimine ayarlayanlar, güneşi ve gökyüzünü görebilenler, hayatı uzun bir şimdi veya yekpare, geniş bir an olarak yaşayabilenler, 'içime çektiğim hava değil gökyüzüdür' diyebilenler eve mutlu dönüyor."
- "Romanın ahlaki meseleleri yok artık; roman 'kalbin kendi çelişkileri' nden beslenmiyor. Dostoyevski kahramanlarının o yakıcı varoluşsal meseleleri, insanın özünün sorgulandığı o peygamberi söylem bir kenara bırakıldı. Varsa yoksa şaşırtmaca ve kurgu, varsa yoksa mühendislik! Her şeyin ruhunu kaybettiği bir çağda, romanı eğlencelik bir televizyon dizisinden ayıran özellik kayboluyor ve edebiyat, ruhu ve meselesi olmayan, edebi metni oyuncağa çeviren, egoperest oyunbazların elinde can çekişiyor."