İslamiyet bütün insanlığa hitap eden tek dünya görüşü.
Temeli vahdet, sevgi, adalet.
Bütün insanlar doğuştan müsavi [eşit]. Fert İslâm'ı kabul et¬tikten sonra gerçek bir eşitlik olur bu. İnsanı, insan olduğu için Tanrı'nın halifesi kabul eder.
Avrupa'nın hayâlini aşan bir rüyadır İslâm, bir fikir mimarîsidir. Müsavaat [eşitlik], kazanılmış, doğuştan edinilmiş bir haktır. Temeli adalettir. Hürriyete ihtiyaç yoktur. Nitekim hürriyet kelimesi çok geç çağlarda dilimize girer. Çünkü Türk-Islâm hürdür. Bu itibarla bizim dünya görüşümüz en az üç milletin elele vererek hazırladığı bir sistemdir.
İslâm insanı değişiş halinde ele alır. Hakikatler insan zekâsı ile büyür. Kur'an-ı Kerim'in ifşa ettiği hakikatlerin hududu yoktur. Araplar, Türkler, İranlılar bu ezelî hakikatin şekillenmesinde fıkhıyla, sanatıyla elele vermiştir.
İslâmiyet renk farkı, doğuş farkı tanımaz. Avrupa'nın toleransını İslâm gayet tabiî kabul eder, Mecusî'leri bile korumakta tereddüt göstermemiştir. Hem dünyayı, hem ahireti kucaklayan, gerçek bir dünya görü-şüdür.
İslâmiyet'te sınıf farkı yoktur. Türk'ü maddede ve mânâda dünyanın efendisi yapan bu dünya görüşü, muhatabı ile beraber gelişir. Biz vakur ve fedakâr bir insan topluluğu iken, Avrupa'da sahneye çıkan burjuvazi bizi çökertmek için bütün gayretlerini harcayacaktı. Dünyanın 2/3'ünü 1/3'ü için yakmış, yıkmış, politikadan ahlâkı tard etmiş bir tilki uygarlığıdır. Bir arslan medeniyeti, bir tilki uygarlığına yenildi. Uşakların ve kadınların zaferi. Burjuvazi bize mürebbiyeleri ile, aktrisleriyle ve elçileriyle sokuldu, yaltaklandı. Kemirdi ve yıktı. Tanzimat'tan sonra kendi kabuğuna çekilen sınıf-ı ulemâ, bu Yeçüc-Mecüc taifesinin zaferi karşısında afalladı. Ve tarih sahnesinden çekildi. Zaten tabiî müttefikleri de yoktu artık.
Diğer Cemil Meriç Sözleri ve Alıntıları
- "Görenin yalnızlıktan sikayete hakkı yoktur: mevsimler, renkler, cicekler, sehrin butun kadınları, butun cocuklar gören icindir", "gormeyen bir insan bozuk bir ampul gibi, manasız, bıraktığınız yerde kalan bir paket; icinde eski hatıralar olduğu icin arada bir karıstırılmaya layık... Cocukken oynadığımız bir tasbebek gibi, atmaya kıyamadığımız acayip bir külçe" (Jurnal, 16.7.1955).
- Sanatcının tek vazifesi vardır bence: insanları birbirine sevdirmek, iki insanı veya iki milyar insanı. Sanat, bir heyecan
seyyalesiyle kilometrelerin ve asırların ayırdığı kalpleri birlestiren buyudur."
(Cemil Meric, 19 Ekim 1966 tarihli mektuptan) - I-Sihamı Kaza
Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye,
onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala hem de alçaktır.
Bir adamın
"Benden başka herkes aldanıyor" demesi güç şüphesiz;
Ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın?
Daniel Defoe - Bilgi huzur limanına götüren kayık. Şüphe bilgisizliğin çocuğu. Kuşku bardağın dibinde kalan su; dök gitsin!
- "Masal deyip geçmeyelim. İnsan, kaba kuvvetin hükümran olduğu bir devirde hayata katlanmak için bambaşka bir dünyanın varlığına inanmak zorundadır."
- Üzüntün beni yıktı. Her davranışın hürmet ve takdise layık. Ama galiba biraz rahatsızdık. Basit bir kazaydı bu. Hele gecemizi zehir etmeye hakkımız yoktu. Ben bir hafta o saatleri düşünerek yaşayabiliyorum. Ayrılırken sesin biraz daha gülümsemeliydi. Dargın gibi kaçtın. Bilmediğimiz bir limana gidiyor bu gemi. Deniz fırtınalı, ama bindik bir kere. Ateşle oynayanın parmakları yanacak, tabii bu...
- Anlıyorum ki, zalim ve kıyıcı bir gerçekten kurtulmanın tek çaresi, reel dünyadan kitaplar dünyasına sığınmak.
- Düşman bir çevrede ister istemez kitaplara kaçıyorum.
- Ben, düşünen, okuyan ve temsil ettiğini sandığı beşerî değerleri lekelememek için aç kalmağa, açlıktan kıvranmağa razı olan adam...
- Benim neslim için Avrupa, insan zekâsının zirveye ulaştığı ülke demekti. Türk aydını Tanzimat'tan beri Batı'yı heceliyordu. Ama zirveleri tanımıyorduk.