Henri Godard'ın Önsözünden: Romanın ilk sa - AlıntıSöz

Henri Godard'ın Önsözünden: Romanın ilk sahnesinde, saf ve konformist bir adamı karşısına alan Bardamu, ilk repliklerinden itibaren kurulu düzenin düşmanı olarak çıkar karşımıza, daha doğrusu, kendisinin de ilan ettiği gibi, bir anarşisttir o. Ama bu sahne henüz sona ermeden, muhatabında büyük bir şaşkınlık uyandırarak olası en ilkel ya da en yabancılaşmış tepkiyle hareket eden de odur. Albayının arkasında ilerleyen bir süvari alayının geçit törenini görüp müziğini duyması bile bu coşkuya kapılıp onların peşine takılması, bir başka deyişle orduya katılması için yeterli olacaktır. Romanda, uzun süre, çoğu zaman anarşist bir söylem tutturmakla birlikte, sesinde ara ara saflığın ve saygıyla boyun eğmenin vurguları duyulan bir kişi olarak yer alacaktır. (...) 1932 yılında, Céline yalnızca standart bir Fransızcayı okumaya alışmış okurları sokak diliyle ya da açık saçık bir Fransızcayla karşı karşıya getirerek zorluyordu. O zamandan beri, Céline'in kendisinin de büyük katkıda bulunduğu bir evrim sürecinin sonunda, bu kopukluğun yarattığı etki kaçınılmaz bir biçimde zayıfladı. Romanlarda konuşma diliyle, sokak dili ya da kaba bir Fransızcayla karşılaşmak olağanlaştı. Ama bu ayrım ortadan kalkmış değil. Bu öteki Fransızcayla yazmak daima, okulda öğretilen yazılı Fransızcayı kullanmayı sürdüren toplumun geri kalanı karşısında belli bir tavır alışın göstergesidir. İki dilin aynı anda varoluşu, başka yerlerde değişik biçimlerde süregelen bir farklılaşmanın Fransızcada aldığı biçimdir. (...) Céline'in ait olduğu kuşak için, Birinci Dünya Savaşı kendi dehşetiyle sınırlı kalmamış, bir çağın bitiminin doğrulanışı olarak ortaya çıkmıştır. Savaşla birlikte, dört yüzyıl boyunca Batı'nın felsefi iyimserliğinin temelini oluşturan bütün o fikirler, dünyanın ussal düzen, insanın ussal doğası, ilerleme, vb., kesin bir biçimde yok olup gitmiştir. (...) Diller arası farklılıkların ve Céline'in seçiminden doğan gücün en belirgin olduğu yerler, kötülüğün sorgulandığı yerlerdir. XVIII. ve XIX. yüzyıllar Batı'da, insan doğasının iyi ya da en azından iyiye dönüştürülebilir olduğu inancıyla belirlenmiştir; eğitim ve toplumsal sömürüye karşı mücadelenin, kötülük eğilimi olarak görülen ve Hıristiyanlığın ilk günah diye adlandırdığı şeyi yok edebileceği düşünülüyordu. Céline'in kuşağı için savaş, bu iyimserliği de diğerleriyle birlikte gömmüştü. Buna Céline kadar ikna olmuş biri yoktur herhalde, ama yalnızca belli bir felsefi ya da tanrıbilimsel kültür düzeyine ait olan kötülük sözcüğü, Bardamu'nün kalemine asla yansımaz. Bardamu onun yerine, yalnızca hırtlık adını ya da hırt sıfatını kullanır, bu sözcükler de tümüyle sokak diline aittir ve görünüşte zararsızdır. Ama Céline'de bağlam bunlara birçok kez, filozofların ya da tanrıbilimcilerin teşhir ettikleri şu kötülük (ya da Kötü'ye yatkınlık) içgüdüsü kadar değer yükler. (...) En kalıcı devrimler belki de dilde gerçekleştirilenlerdir. Céline, bir biçem oluşturmak üzere sokaktaki adamın dilini seçmek suretiyle, Fransız dilinin tarihinde bir dönüm noktasına imza atmakla kalmamıştır. Resmi dilin terimleriyle dile getirildiklerinde artık hiçbir heyecan uyandırmayan, ama dün olduğu gibi bugün de deneyimlerimizin merkezinde yer alan konulara, sorgulayıcı ve kışkırtıcı yeteneklerini yeniden kazandırmıştır.

Diğer Louis Ferdinand Celine Sözleri ve Alıntıları