??Gerçi İzmir?in işgali üzerine Yapılan büyük Sultanahmet ve Fatih mitinglerinin beyannameleri ?Müslümanlar!? hitabıyla başlar ve Halide Edin?in nutkunda ilk cümle de şudur : ?Müslümanlar! Türkler! Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. ? Fakat gene bu mitinglerde söylenen hitabelerin hemen hepsinde milliyetçilik ruhu taşar. Mesela Hamdullah Suphi?nin hitabesi şu sözlerle bitiyordu : ?Biz bütün bir millet efradını birbirine bağlayan binlerce can, kan ve dil rabıtalarından maada bir de felaket ve iman bağıyla birbirimize bağlandık ve yemin ettik. Trakya?nın, Anadolu?nun, İstanbul?un Türk birliği parçalanamaz!? Hatiplerden bir başkası, Rıza Nur da şunları söylemişti: ?Diyorlar ki; Türkler medeniyetsizdir. Bu, yalandır, Türklerin büyük bir mazileri vardır. Orta Asya?ya bakınız. Şarkta, garb da, medeniyet teessüs etmeden evvel Türkler orada medeniyet kurmuşlardır. Başka milletlerin çoğu okuma yazma bilmezlerken Türkler ilk yazıyı ihdas etmişlerdir.?
Diğer Peyami Safa Sözleri ve Alıntıları
Bir aralık etrafına ve insanların yüzlerine baktı. Tramvayda hiç kimse gülümsemiyordu. Hepsinde yük taşıyan insanların yorgunluğu ve bezginliği var. Tramvay onları bir tarafa götürmese, hepsi oldukları yerde senelerce kalacaklarmış gibi ezik ve bitik, hepsinde bir bedbinlik. En küçük sebeplerle kavgaya bahane arıyorlar.
Ah, insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar? Beş dakika, on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar tam onun gibi -fakat hiç eksiksiz ve tam- onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak. Hayır! İllâ ki zıddiyetler, öfkeler, yanlış anlaşmalar, kıskançlıklar, inatlar, şüpheler, hâkim olmak arzuları...
Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler.
Zaman yürümüyor, dakikalar korkunç bir sıkıntı içinde uzuyorlar, hatta dağılıyor, birikmiyor, toplanmıyor ve bir çeyrek saat olamıyorlar.
Denizde, dalgalar arasında boğulacağını anladıktan sonra hiçbir hareket yapmayarak kendilerini suya salıverenler ve felaketi bir an evvel isteyenler gibi kendimi bırakmıştım. Bir şey ümit etmemenin rahatlığından başka barınacak ruhi bir köşem kalmamıştı.
Artık hiçbir şey tahmin edemiyor, hiçbir şey beklemiyordum.
Uyuyamadım, ağrılarım arttı, fakat ruhi azabıma nispetle çok asil, sade ve saf olan et ıstırabımı o gece sevdim.
Ben belki teselli edilmeye muhtacım, fakat bunu istemiyorum, anladın mı? Ben yalan söylenmesini istemiyorum. Hem bu ne budalaca teselli! Aldandığımı anladıktan sonra daha fazla sıkılmayacak mıyım?
Bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hadise olur ki ince teferruatına kadar bunu sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.
Havuzda yıldızların aksine bakıyoruz; fakat aynı şeyi hissettiğimizden emin olmamak azabı içindeyim.
... ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm.
Nahid Sırrı Örik
Mustafa ArmaÄŸan
A. Ali Ural
Åžehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
Pucca
Michel de Montaigne
Enver Aysever
Cesare Pavese
Grigory Petrov
Charles Dickens