Filozofların, şairlerin, yazı yazarken burunlarını kaşımak, çenelerinin derilerini çekiştirmek gibi garip garip huylan vardır ya... Kalemi ısırmak ve saçlarımı gözlerimin üstüne dağıtmak da benim düşüncelere
daldığıma alâmettir. Bereket versin benim düşünce saatlerim çok nadirdir. Çünkü o takdirde hayatım -masallardaki meşhur çarşamba karısı ve ocak anasının hayatı gibi- karmakarışık bir saç kümesi içinde
geçecekti. Aradan seneler geçti. Yabancı bir şehirde, yabancı bir otel odasında, sırf bitip tükenmeyecek gibi görünen bir gecenin yalnızlığına karşı koymak için hatıralarımı yazmaya başladığım bu saatte, bir elim yine aynı küçük çocuk tavrıyla saçlarımı çekiştiriyor, gözlerimin üstüne indirmeye uğraşıyor. Bunun sebebine gelince, öyle sanıyorum ki, ben etrafındaki hayata pek fazla kendini kapıp koyveren, hafif ve dikkatsiz bir çocuktum. Besbelli sıkı zamanlarda kendi kendimle, kendi fikirlerimle yalnız kalmak için gözlerimle dünya arasında, bu saçlardan bir perde koymaya çalışıyordum. Kalem sapını kebap şişi gibi dişlerimin arasında çevirmeye gelince, onun hikmetini doğrusu kendim de pek anlamadım. Bütün bildiğim, dudaklarımdan mor mürekkep lekelerinin eksik olmadığı ve bir genç kız hali alır gibi olduğum bir yaşta, beni bir gün mektepte ziyarete gelen birisinin karşısına adeta bıyık çekmiş gibi çıkarak yerin dibine geçtiğimdir.
Diğer Reşat Nuri Güntekin Sözleri ve Alıntıları
- Kamran,ben seni sevmesini senden ayrıldıktan sonra öğrendim.Hatta yaptığım tecrübelerle,başkalarını sevmekle sanma sakın.Gönlümün içindeki derin,hazin,ümitsiz hayalini sevmekle.
- Kamran,ben seni sevmesini senden ayrıldıktan sonra öğrendim.Hatta yaptığım tecrübelerle,başkalarını sevmekle sanma sakın.Gönlümün içindeki derin,hazin,ümitsiz hayalini sevmekle.
- İnsan birini sevmek felaketine uğradı mı esir gibi bir şey oluyor.
- İhtimal kırk sene, elli sene yaşayacağım. İhtimal daha elli yaş bu hazin muzafferiyetin hazin yıldönümünü görmek lazım gelecek. Hayat, ne uzun yarabbi, ne uzun?
İhtimal, Munise bile bana kalmayacak.
Saçlarıma yavaş yavaş aklar düşecek.
Ümit edeyim, tahammül edeyim, güzel. Ben buna razıyım, fakat niçin, neyi beklemek için? - Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor, neyi seversem ölüyor. İşte üç sene evvel bir sonbahar akşamıyla beraber ölen genç kızlık rüyalarım, kendi küçüklerim, sonra Munise, onun arkasından belki kalbimin öksüzlüğünü avuturlar diye ümit ettiğim talebelerim. Yavrularını tehlikede gören bir ana kuş hırçınlığıyla üstlerine titrediğim bu şeyler, sonbahar yaprakları gibi birer birer sararıyor, dökülüyor. Daha yirmi üç yaşıma girmedim; yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu.
- Kamran,ben seni sevmesini senden ayrıldıktan sonra öğrendim.Hatta yaptığım tecrübelerle,başkalarını sevmekle sanma sakın.Gönlümün içindeki derin,hazin,ümitsiz hayalini sevmekle.
- Kamran,ben seni sevmesini senden ayrıldıktan sonra öğrendim.Hatta yaptığım tecrübelerle,başkalarını sevmekle sanma sakın.Gönlümün içindeki derin,hazin,ümitsiz hayalini sevmekle.
- İnsan birini sevmek felaketine uğradı mı esir gibi bir şey oluyor.
- İhtimal kırk sene, elli sene yaşayacağım. İhtimal daha elli yaş bu hazin muzafferiyetin hazin yıldönümünü görmek lazım gelecek. Hayat, ne uzun yarabbi, ne uzun?
İhtimal, Munise bile bana kalmayacak.
Saçlarıma yavaş yavaş aklar düşecek.
Ümit edeyim, tahammül edeyim, güzel. Ben buna razıyım, fakat niçin, neyi beklemek için? - Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor, neyi seversem ölüyor. İşte üç sene evvel bir sonbahar akşamıyla beraber ölen genç kızlık rüyalarım, kendi küçüklerim, sonra Munise, onun arkasından belki kalbimin öksüzlüğünü avuturlar diye ümit ettiğim talebelerim. Yavrularını tehlikede gören bir ana kuş hırçınlığıyla üstlerine titrediğim bu şeyler, sonbahar yaprakları gibi birer birer sararıyor, dökülüyor. Daha yirmi üç yaşıma girmedim; yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu.