Burada hiçbir şey istikrarlı değil, diye küçümser gibi devam etti. Dünyevi sevgilerin geçici mutlulukları kimi ruhlar için daha kalıcı mutlulukların şafağını haber veren ışıklardır; tıpkı bir doğa yasasının keşfinin, bazı ayrıcalıklı kafalara sistemin tümünü tahmin ettirmesi gibi, daha tamam bir başka mutluluğun tanımı olamaz mı? Biz, küçücük -Tanrı ne kadar büyükse biz de o kadar küçük- bir parçası olduğumuz ilahi düşüncenin o geniş yörüngesini ölçemeyiz; ancak genişliğini sezebilir, diz çökebilir, tapınabilir, bekleyebiliriz. İnsanlar bilimlerinde, kürelerinin üzerinde her şeyin göreli olduğunu ve genel bir evrimle, zorunlu olarak bir ilerlemeye ve bir son getiren sürekli bir üretime bağlandığını göremedikleri için her zaman yanılırlar. İnsanın kendisi de tamamlanmış bir yaratı değildir, zaten öyle olsaydı Tanrı olmazdı!
Diğer Honore de Balzac (Honoré de Balzac) Sözleri ve Alıntıları
Ruhumun derinliklerinde, sakin zamanlarda
görünen ve fırtına dalgalarının parça parça kumsala attıkları deniz bitkilerine benzeyen
muhteşem hatıralar vardır.
''Sevilen kadın bütün kadınların en güzeli değil midir?''
'' Birçok mutsuz kişi için yarın anlamsız bir sözcüktür. ''
Ertesi sabah Paris'i adeta bıçakla kesilecek kadar kalın bir sis kaplamıştı.Bütün şehri öyle sarmış ve öyle puslandırmıştı ki,en düzenli ve sözüne sadık kişiler bile,havaya aldanıp vakti şaşırdılar.Böyle yoğun sislerde iş buluşmaları kaçırılır.Saatler on ikiyi çalarken herkes daha sekiz olduğunu sanır.Saat dokuz buçuktu,Mme Vauquer,henüz yatağından çıkmamıştı bile.Christophe'la şişman Sylvie de gecikmişlerdi.Pansiyonerlere ayrılan sütün üst tabakalarıyla hazırlanan sütlü kahvelerini sakin sakin içiyorlardı.Usulsüz olarak alınan bu haracı Mme Vauquer'nin farketmemesi için de Sylvie,kalan sütü uzun zaman kaynatırdı.
Kısa bir sessizlikten sonra Victorine:
- Mösyö Eugéne, acaba bir derdiniz mi var? diye sordu.
Rastignac:
- Kimin derdi yoktur ki? diye karşılık verdi. Eğer biz gençler, her zaman için yapmaya hazır olduğumuz fedakarlıkların karşılığını verecek bir vefa ile gerçekten sevilmiş olduğumuza inanmış olsaydık, belki hiçbir zaman sıkıntılarımız olmazdı.
Edebiyatın baştan sona acıklı anlatımlar yığını haline gelmiş bu dönemde, Dram kelimesi, fazlasıyla kullanılıp yıpratılmıştır.
Aşk bir dindir, tapınışının da bütün diğer dinlerlerkinden daha pahalıya mal olması gerekir; çabuk geçer ama geçişini yıkıntılarla damgalamak isteyen sokak çocuğu gibi geçer. Duygunun yüceliği, tavan aralarının şiiridir; bu zenginlik olmazsa, aşk ne uruma düşerdi buralarda?
Baştan başa aşk içinde geçen bu hayat, doğa yasaları bakımından uğursuz bir ayrıcalıktır. Her çiçek solar, bütün mutlulukların ertesi günü kötüdür, ertesi günü varsa. Gerçek hayat bir sıkıntıdır.
Aşk, ikinci bir değişme çağımızdır bizim.
Hangi durumda olursa olsun, kadınların erkeklerden daha fazla acı çekme nedenleri vardır, bu yüzden erkeklerden daha çok acı çekerler. Erkek güçlüdür, gücünün etkisini gösterir: Gider, gelir, düşünür, bir şeyler yapmaya çalışır, geleceği anlayıp teselli bulur. Charles da işte böyle yapıyordu. Ama kadın, yaşadığı yerde, hiçbir şeyin avutamadığı kederiyle baş başadır; kederin açmış olduğu uçurumun dibinde kadar iner, derinliğini ölçer; onu, genellikle duaları ve gözyaşlarıyla doldurur. Eugénie de böyle yapıyordu.
Abdurrahim Karakoç
Edgar Allan Poe
Hekimoğlu İsmail
David Safier
Nick Hornby
Necip Fazıl Kısakürek
Sinan Sülün
Cemil Meriç
Katharine Burdekin
Yavuz Bahadıroğlu