Aradan geçen zamana rağmen, kütüphanenin yokluğunu ellerimle ayaklarım bir türlü kabul etmedi açıkçası. Bu nedenle, çalışıyorken aklıma bir şey takıldığında, işte şu kitaptaydı diye kalkıp zaman zaman boş duvarlara doğru yürüdüm ben. Bu yürüyüşlerle birlikte, her defasında kütüphanemi yeniden kaybettim tabii ve her defasında içimdeki acı biraz daha derinleşti. Öyle ki, o günlerde artık her şeye kaybettiğim kitaplara bakar gibi bakıyordum. Dahası, geri çağırırcasına bütün gücümle hayal ediyordum onları. Kimi zaman elimi uzatıp hayalimde dokunuyordum hatta, raftan alıyor, büyük bir hasretle evirip çeviriyor, içlerini açıp karıştırıyor ve hangi sayfada hangi satırların altına çizmişsem hepsini bulup tek tek okuyordum. Genellikle geceleri, başımı yastığa koyup gözlerimi kapadığımda yapıyordum bunları. Günün o vakti benim için hayalimdeki kütüphanede gezinme, kitaplarımla dertleşme, hatta onların halini hatırını sorma vaktiydi bir bakıma; onlarda kalan eski dokunuşlarımın sıcaklığını bularak, derin bir hazzın içinde kaybolma vaktiydi.
Diğer Hasan Ali Toptaş Sözleri ve Alıntıları
- Yürüyorum dediği, durmanın ta kendisiymiş. Düş gibi bir şey yani... Koşarsın koşarsın da varmazsın hani; içindeki umut, varamadığın kadar büyür. Sen bakarsın ışıltıyla. İleriye uzanırsın (uzanmak istiyorsun), uzandıkça da kolların uzar babam uzar... Gene de boşluğu avuçlarsın hep; düşünü düş yapan boşluğu...
- "İnsana kendi yaşamı bile büyük geliyor kimi zaman; ne yapsa, kimi sevse, kimlerce sevilse, hangi işlerle uğraşsa ve nerelerde gezip dolaşsa, bir türlü dolduramıyor. Her şeye karşın, ele geçirilemeyen derin boşluklar kalıyor önümüzde arkamızda. "
- "... insan, ne denli çaba gösterirse göstersin ve kaçınılmazlığına ne denli inanırsa inansın, ayrılığa hiçbir zaman hazırlanamıyor çünkü. hazırım, dediği anda bile içinde ele geçiremediği bir nokta kalıyor sürekli; ayrılığa alıştıramayacağı, sızlanışlarını durduramayacağı bir nokta... belki de, yalnızca bu noktanın ele geçirilemeyişi yüzünden, birçok terk ediliş anında gerekli gereksiz bir yığın şey konuşuyor insanlar; içlerindeki o noktayı örtebilmek için gülünç tartışmaların tozuna dumanına boğuluyorlar, geçmişe ve geleceğe acımasızca saldırıp kendi yarattıkları harabelerin ortasında yuvarlanıyorlar. o nokta yüzünden hüngür hüngür ağlayanlar da var belki, köpek gibi yalvaranlar, kendilerini içkiye, kumara vuranlar, dövüşenler, sızanlar, yaralananlar, hatta kendilerini kendilerine vuranlar da var."
- "Gelecek, geçmişin bok yemesinden başka bir şey değildir zaten biliyorsunuz; ne yaparsak yapalım, bir mucize olmadığı sürece bu gerçeği asla değiştiremeyiz" ( syf. 39)
- " İnsanı hep hafiflettiği söylenir ama bence sevinmek ve neşelenmek de yorucu bir şey Ziya Bey; bir nebze hafiflik hissediliyorsa bu ilk ağızda hissediliyor sadece. Üstelik, biliyorsunuz, neşe gelip insanın içine yerleşince onun saçtığı parıltılar aklın gözünü kör ediyor. Benimkini de kör etmişti işte, o günlerde hiçbir şey düşünmeden, adeta doygunluk hissinden ibaretmişim gibi öylece oturup duruyordum balkonda." (Syf. 42)
- " Ölülerin arkasından konuşulmaz biliyorsun, çünkü bir ölünün sessizliği, yeryüzünde yapılan konuşmaların topundan daha fazla ve daha derin bir şeydir. Ayrıca, ölüden hüküm kalkar,malum. Bu sebeple, rahat bırakalım adamları; onlar günahlarıyla, sevaplarıyla toprağın altındalar şimdi..." (Syf. 78)
- "uykusu delinmiştir diye lafa karıştı babası da; biliyorsunuz, uyku yekpare bir şey değildir. karmaşık safhaları, inişleri çıkışları, iç içe geçmiş dönemeçleri, dehlizleri, kuytuları ve çeşitli basamakları vardır onun. kimi zaman dünyanın dışına taşacak kadar kalınlaşır mesela, kimi zaman da tutar, tıpkı bir tülbent gibi incelir. inceldiğinde, çeşitli sebeplerle delindiği de olur uykunun. ne bileyim, bazen zihnimizdeki sivri uçlu bir hatıra deler onu; bazen henüz hazmedemediğimiz bir sözün acısı, bazen kolu bacağı aklımızın dışında kalan bir düşünce yahut bir duygu, bazen de etrafımızda olup biten, bizim fark edemediğimiz meçhul bir şey deler. işte o vakit delinen yerden içerisi görünmez ama dışarısı görünür. hakikat oradan gerçekte olduğu gibi görünmez tabii; uykunun sisi yüzünden, kendisinin biraz berisinde yahut gerisinde görünür." (Syf. 82-83)
- " Bilirsin zihnimizde karanlık bir ezber odası vardır ve şartlar oluştuğunda orada uyuyan ezberler dilimizden yahut hareketlerimizden dökülür de biz hiç hissetmeyiz onların böyle dökülüverdiğini..." (Syf.113)
- "...kulağınıza küpe olsun, kuralsızlığı örtmek için kurallardan daha kalın bir örtü bulamazsınız, hayatınız boyunca işte şimdi yaptığınız gibi yapacaksınız, yoksa toplum denen çok kıçlı ve çok başlı gardiyan canınızı fena yakar,...." (Syf. 161)
- "Gerçek fazlasıyla hissedildiğinde insana her vakit gerçek değilmiş gibi gelir" (Syf. 237)