- bir roman gerçek yaşama benzediğine göre, değer ölçütleri de gerçek yaşamınkileri andırır. ama kadınların değer ölçütleri çoğunlukla karşı cinsin koyduklarından farklıdır; bunun böyle olması da çok doğaldır. ama geçerli olan erkeklere özgü değer ölçütleridir. kabaca dile getirilecek olursa, "önemli" olan futbol ve spordur; modaya taşınmak, giysiler satın almak "önemsiz"dir. ve bu değer ölçütleri kaçınılmaz biçimde yaşamdan yazına aktarılırlar. eleştirmen bu önemli bir kitap diye düşünür, çünkü savaşı ele almaktadır. bu önemsiz bir kitap, çünkü oturma odasındaki kadınların duygularını ele alıyor. bir savaş sahnesi bir dükkan sahnesinden daha önemlidir.
- Yaşam ne denli güzel görünüyordu, meyveleri ne denli tatlıydı, öfkeler, üzüntüler ne denli boştu.
- Dünyanın güzelliği, solmadan az önce, iki ayrı çehreye sahiptir; biri neşedir, öteki ise insanın yüreğini delen acı.
- İnsan anlaşılmaz bir toplumla baş başa kalmış gibiydi. Tüm insanlar yatmış uyuyordu - yüzükoyun, sırtüstü ve sessiz.
- Neden kadınlar, erkekler için, erkeklerin kadınlar için olduğundan daha ilginçti?
- Uygar toplumlarda kullanımları nasıl olursa olsun, aynalar, tüm şiddete dayalı ve kahramanca eylemler için gereklidir. Napolyon ve Mussolini her ikisi de, bu nedenle kadınların zayıflığı üzerinde önemle dururlar, çünkü kadınlar daha aşağı düzeyde olmasalardı büyüteç işlevini yerine getiremezlerdi. Kadın, gerçeği söylemeye başlarsa erkeğin aynadaki görüntüsü küçülmeye başlar; yaşam karşısındaki uyumluluğu yok olur. Aynadaki görüntü son derece önemlidir, çünkü canlılığı pekiştirir; sinir sistemini harekete geçirir. Bunu elinden aldığımızda erkek, kokaini elinden alınan bir uyuşturucu bağımlısı gibi ölüp gidebilir.
- Kadınlar erkeklerden yoksuldur, çünkü - şu ya da bu.
- Ne yazık ki, kendileri için söylenenlere en çok aldıranlar, tam tersine, deha sahibi kadınlar ve erkeklerdir.
- Kitaplıklarını istediğiniz kadar kapatıp kilitleyin; ama benim aklımın özgürlüğüne vurabileceğiniz hiçbir kilit, hiçbir kapı, hiçbir sürgü yoktur.
- Bir kitap art arda dizilen cümlelerden değil, bir benzetme yapmak gerekirse, kemerlere, kubbelere dönüştürülmüş cümlelerden meydana gelir.