- Etrafında gördüğün bu dünya gerçek dünya değil. Var olmadığından değil ?vardır? ama sen onu bir hayal ekranı aracılığıyla görüyorsun. Arada bir bilinçsizlik var; ona bakıp kendi tarzında yorumluyorsun; tıpkı bir ayyaş gibisin.
- Lao Tzu der ki: "Eğer çoğunluk sana gülmezse, dikkatli ol yanlış bir şey söylüyor olabilirsin. Şayet çoğunluk gülüyorsa, ancak o zaman gerçek bir şey söylüyorsundur. Ne zaman ki çoğunluk senin bir aptal olduğunu düşünür, ancak o zaman bilge bir adam olma olasılığın biraz vardır; aksi takdirde hiçbir olasılık yoktur
- Uyanıkken her gördüğümüz ölümdür" diyor Heraklit. Bu yüzden rüyalarda, yatıştırıcılarda, uyuşturucularda, keyif vericilerde yaşıyoruz; gerçekle yüzleşmemek için. Ama gerçekle yüzleşmek zorunluluğu vardır. Onunla yüzleşirsen gerçek hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Gerçeklerle yüzleşirsen, gerçek hakikate açılan kapıya dönüşür. Ölüm gerçektir; bununla yüzleşmek zorunluluğu vardır. Hayat ise hakikat olacaktır, ölümsüz hayat, bereket dolu hayat, hiç bitmeyen hayat..
- Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir? Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir. Ve bugüne kadar dünya erkekler tarafından yönetildiği için kadınlar muazzam şekilde azap çekmiştir. O, erkeğin yaratmış olduğu topluma uyamamıştır; çünkü toplum, mantığa ve nedenlere uygun olarak yaratılmıştır. Kadın kalpten bir dünya ister. Erkek tarafından yaratılan toplumda ise kalbe yer yoktur. Kadın erkekten çok daha önemlidir. Çünkü o rahminde hem erkeği hem kadını taşır. O kıza ve oğlana, her ikisine de annelik eder; her ikisini de besler. Eğer o zehirliyse, o zaman sütü zehirlidir, o zaman çocukları yetiştirme tarzı zehirlidir. Erkekle yarışıyorsun ve yarışmaya gerek yok; sen zaten üstünsün. Şiir yazmana gerek yok, şiir sensin. Sevgin senin müziğindir. Sevginle birlikte çarpan kalbin senin dansındır. ........
- Kendini seven kişi görüntüsünü değil kendini sever. Aynaya ihtiyaç yoktur; o içini dışını iyi bilir. Sen kendini, var olduğunu bilmiyor musun? Varolduğunu bilmiyor musun? Ayna olmasa, varlığından şüpheye mi düşeceksin? Narsisus kendi görüntüsüne aşık oldu - kendine değil. Bu gerçek kendini sevmek değil. O yansıyan görüntüsüne aşık oldu; yani diğerine. İkiye bölünmüştü. Bir tür şizofreni geçiriyordu. İki kişiye bölünmüştü - seven ve sevilen. Kendi aşk nesnesi olmuştu - ve işte aşık olduklarını sanan pek çok kişinin yaşadığı budur. Bir Kadını sevince dikkat et - narsisizmden ibaret olabilir. Kadının yüzü ve gözleri ve sözleri, kendi yansımanı gördüğün bir göl gibidir belki de. Benim gözlemim şöyle: yüz aşktan doksan dokuzu narsistik. İnsanlar karşılarındakini sevmiyorlar. O kişinin kendilerini beğenmesini, ilgisini, övgülerini seviyorlar.
- Her şeyi seversen hiçbir şeye ait olmazsın.
- Beden devamlı aşağıya çekiliyor - o yüzden sonuçta mezarda yatmak zorunda kalacak.
- Ego karşılaştırma ile beslenir. Sen bir kadına ''Seni seviyorum'' dediğinde bu bir anlama gelir; ama bir kadına ''Kleopatra senin yanında çok sönük kalırdı'' dersen bu bambaşka bir anlam taşır - hatta tam tersi demektir. Ne diye Kleopatra'yı işin içine sokuyorsun? Bu kadını Kleopatra olmaksızın sevemez misin? Kleopatra egoyu şişirmek için söz konusu oluyor. Sen bu adamı sev - ne diye Büyük İskender'den bahsediyorsun? Aşk karşılaştırma nedir bilmez; aşk hiç karşılaştırma yapmadan sever.
- Tantra, ilerlemenin temel koşulu olarak zihnin arındırılması, zihin saflığı derken neyi kastediyor? Normalde, saflıktan kastedilen her ne ise, Tantra'nın kastettiği bu değil. Normalde, biz her şeyi iyi ve kötü olarak ayırırız. Ayrımın sebebi herhangi bir şey olabilir. Hijyenik olarak, ahlaki olarak ya da başka bir şekilde olabilir, ama biz yaşamı ikiye böleriz... İyi ve kötü. Ve normalde, biz saflık derken iyiliği kastederiz: "Kötü" niteliklere izin verilmemelidir ve "iyi" nitelikler orada olmalıdır. Ama Tantra için bu iyi ve kötü ayrımı anlamsızdır. Tantra hayata ikiliklerle, ayrımlarla bakmaz. O zaman, "Tantra'daki saflığın anlamı nedir?" sorusu çok anlamlı bir sorudur. sf:123
- ...Korkak ile cesur arasında pek bir fark yoktur. Tek fark: Korkak korkularına kulak verir ve onları izler. Ve cesur, onları bir kenara atıp ileri adım atar. Cesur insan, korkularına rağmen bilinmeyene adım atar. O, korkuyu bilir. Korku oradadır.