- ''Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.''
- Sevilen kadın, bütün kadınların en güzelli değil midir?
- Baştan başa aşk içinde geçen bu hayat, doğa yasaları bakımından uğursuz bir ayrıcalıktır. Her çiçek solar, bütün mutlulukların ertesi günü kötüdür, ertesi günü varsa. Gerçek hayat bir sıkıntıdır.
- Yumuşacık kökleri henüz aile ocağının toprağında yalnızca sert taşlar gören, körpe dallarındaki ilk yaprakları kin dolu ellerde parçalanan, çiçekleri açar açmaz donan ruhların sessizce çektiği sıkıntıların tablosunu, en acıklı ağıdını hangi yetenek anlatacak bize? Dudakları ekşi bir süt emen, gülücükleri sert bakışların korkusuyla bastırılan çocuğun acılarını hangi şair anlatacak bize?
- Çoğu mutsuz kişiler için yarın, anlamsız bir sözcüktür. Ben de o sırada ertesi güne kesinlikle inanmayanlardandım; önümde birkaç saatim olunca, bu süreye keyif dolu bütün bir yaşamı sığdırıyordum.
- Sonradan görme insanlar maymun gibidir, maymun becerikliliği vardır onlarda. Yukarıda görür insan onları, tırmanırken çevikliklerine hayran kalınır ama doruğa ulaştıklarında, artık yalnızca ayıp yerleri gözükür.
- ?Aşk,? dedim alçak sesle. ?Hayır, acıma.? diye karşılık verdi gözyaşlarını tutarak. Bu çılgın düşünce, nasıl bir yaradılışa sahip olduğunuzu gösteriyor bana. Bu yüreğiniz batıracak sizi.
- Madame de Mortsauf?a ?Söyleyecek ne çok şeyim vardı size gelirken. Yol boyunca düşündüğüm her şeyi sizi görünce unutuveriyorum! Evet sevgili Henriette sizi görür görmez, ruhunuzun güzelliğini büyüten yansımalarına yakıştıramıyorum sözlerimi. Sonra bir de şu var; sizin yanınızda öyle sonsuz bir mutluluk duyuyorum ki o andaki duygularım, önceki duygularımın hepsini alıp götürüyor. Her seferinde daha geniş bir hayata açıyorum gözlerimi. Büyük bir kayalığa tırmanırken her adımda yepyeni bir manzarayla karşılaşan bir dağcıya benziyorum. Her konuşmamızda tükenmez hazinelerime bir yenisini eklemiyor muyum? Sanırım, bitmek bilmeyen, tükenmez bağlılıkların sırrı da burada. Öyleyse size sizden söz açabilmem için sizden uzakta bulunmam gerekiyor. Karşınızdayken hiçbir şey göremeyecek kadar kamaşıyor gözlerim, mutluluğum hakkında bir şey düşünemeyecek kadar mutlu oluyorum. Kendim olamayacak kadar sizinle doluyorum, sizinle konuşamayacak kadar konuşkan yapıyorsunuz beni; geçmişi anımsamayacak kadar çok sarılıyorum şimdiki zamana. Bu sürekli sarhoşluğu bilin ki yanlışlarıma bağışlayın. Sizin yanınızda baştan aşağı duygu oluyorum. Ama gene de sevgili Henriette, çekinmeden söyleyeceğim: dün kötülüğe karşı insanüstü bir yüreklilikle savaştınız. O korkunç fırtınadan sonra, o üzücü sahne dolayısıyla girdiğim odanızın aydınlığında, kendinize gelip de yalnız bana yöneldiğiniz zaman, ruhuma dolan zevklerin benzeri mutlulukları daha önce bana vermiş olduğunuz sayısız sevinçlerin hiçbirinde duymamıştım. Ne kadar uyumlu bir sesiniz vardı. Geçmiş bir acının karanlık işaretleri eşsiz sesinizde belirir ve en gizli düşüncelerinizi paylaşıp beni onurlandıracak tanrısal avuntularınıza karışırken, sizin ağzınızdan çıkmış olsa da kelimeler ne kadar küçük görünüyordu gözlerime! İnsanlığın bütün görkemiyle parladığınızı biliyorum. Ama dün yeni bir Henriette, Tanrı isteseydi benim olabilecek bir Henriette gördüm. Dün ruhun ateşlerini silkip atmanızı engelleyen bedensel kösteklerden kurtulmuş bir kadın gördüm. Yıkılışınla şahane, zayıflığınla göz kamaştırıcıydın. Ah! Orada seni yeniden yaşatmak için yüreğimi sana açamadığım için ne kadar çok acı çektim! Nihayet dün, bende uyandırdığın o saygılı korkuyu bıraktım. Bizi birbirimize yaklaştıran da bu zayıflık değil miydi? Bunalım bizim havamızla soluk almaya olanak verince, seninle birlikte soluk almanın ne olduğunu öğrendim. Ne kadar çok dua yükseldi göğe bir anda! Tanrı?dan seni bana bağışlaması için aştığım mesafeleri ölmediysem, insan sevinçten de acıdan da ölmez demektir! Bir anda ruhumda gizlenmiş anılar bıraktı bende, gözlerim yaş dolmadıkça hiçbir zaman gözükmeyecektir bunlar. Her mutluluk izlerini çoğaltacak her acı onları daha da derinleştirecektir. Evet, bana cömertçe verdiğin sevinçler nasıl Tanrı?nın vereceği bütün sevinçlerden üstünse, dün ruhumu alt üst eden endişeler de daha sonraki bütün acılarım için ölçü olacak. Sen bana tanrısal aşkı öğrettin. Gücüyle, süresiyle dolu olan, kuşkuyu ve kıskançlığı tanımayan gerçek aşkı!?
- ?Acılar sonsuz, mutluluklarsa sınırlıdır.? dedi. Bu sözlerle geçici mutluluklarını düşündürerek, acılarını ortaya koyuyordu. ?Hayatı bu kadar kötü görmeyin,? dedim. ?Aşkı bilmiyorsunuz siz, parıltıları göklere yükselen hazları vardır aşkın.? ?Susun,? dedi. ?Hiçbir şey bilmek istemiyorum bu konuda. Bir Grönlandlı, hiç bilmediği ve tanımadığı İtalya?da yaşamak zorunda kalırsa ölürdü. Yanınızda sakin ve huzurlu hissediyorum kendimi. İçimdeki bütün düşünceleri söyleyebiliyorum size; güvenimi yıkmayın. Neden hem papazın erdemi hem de özgür bir insanın sevimliliğiyle davranmayasınız?? Elini aldım ve hızlı hızlı çarpan kalbimin üstüne koydum: ?Siz insana kupalar dolusu zehir içirtebilirsiniz.?
- ?? Ansızın geleceği gördüm, gözleriniz her zamanki gibi parlamıyordu. Gözleriniz bana bakmıyordu ve arkanızı dönmüştünüz bana.? ?Henriette, sen ki Tanrı?dan daha çok sevdiğim varlıksın, yaşamımın çiçeği, zambağı nasıl olur da benim benliğim olduğunuzu, ben Paris?teyken ruhum hep burada kalacak şekilde yüreğinizle birleştiğimi unutmuş görünüyorsunuz? On yedi saatlik yoldan geldiğimi, tekerlerin her dönüşünün sizi görür görmez bir fırtına gibi patlayan düşünceler ve istekler dünyası getirdiğini söylemem mi gerekiyor size?? ??Söyleyin, söyleyin! Kendime güveniyorum ben, hiçbir günah işlemeden dinleyebilirim sizi. Tanrı ölümümü istemiyor. Yarattığı varlıklara soluğunu nasıl dağıtıyorsa, bulutların yağmurunu kurak bir toprak üstüne nasıl boşaltıyorsa, sizi de bana gönderiyor. Söyleyin, söyleyin lütfen kutsal bir aşkla mı seviyorsunuz beni?? ?Kutsal bir aşkla.? ?Sonsuza kadar mı seveceksiniz beni?? ?Sonsuza kadar.? ?Peçesi ve başındaki beyaz bir taç altında kalması gereken Bakire Meryem gibi mi?? ?Gözle görülür bir Bakire Meryem gibi.? ?Bir kız kardeş gibi mi?? ?Çok sevilen bir kız kardeş gibi.? ?Bir anne gibi mi?? ?Gizliden gizliye arzulanan bir anne gibi.? ?Bir şövalye gibi umutsuzca mı?? ?Bir şövalye gibi ama umutlu.? ?Henüz daha yirmi yaşındaymışsınız ve o kötü mavi balo elbiseniz üzerinizdeymiş gibi mi?? ?Yok, daha fazlası. Sizi böyle seviyorum ve sonra sizi şey gibi?? Büyük bir kaygıyla yüzüme baktı. ?Teyzenizin sizi sevdiği gibi.? Rahatladı ve gülümsedi.