- "O kadar fakiriz ki senin ve benim hiçbir şeyimiz yok, düşündüm ve gördüm ki bir tek sana olan sevgim var." "ben de, sende kalanları severim o zaman," Çağatayev kendi kendine fısıldadı, gülümsedi ve son derece yoksul olsalar bile, memleketinde, iki insanın mutlu olabildiğine tanık olmaktan memnun uykuya daldı.
- "Onlar ölülerini kendileri gömebilirler; bunun için sana ihtiyaçları yok." "Hayır eminim ki gömmezler. (...) Ölüleri yaşayanlar gömmeli, fakat burada yaşayan hiç kimse yok; hayatta olanlar, uykuda geçiriyorlar ömürlerini. Sen onlar için mutluluk yaratamazsın, kendi kederlerinin bile farkında değiller, üzülemiyorlar bile artık, çünkü çoktan tükenmişler."
- Sizin için insan olmak sadece bir alışkanlıktır, benim için ise, bir tatil ve zevk...
- Sanki insanın birini sevmesi kalbe ağır geliyordu da, önemsiz şeylerle ilgilenmek bu ağırlığı bir nebze olsun hafifletiyordu.
- İnsanların kalplerinin, önce açlıktan hasta düştüğünü, zihinlerinin sağır olduğunu ve artık onları mutlu edebilecek hiçbir şeyin kalmadığını söyledi.
- İnsanın içinde küçük bir seyirci yaşar: ne davranışlara ne acıya katılan, her daim serinkanlı ve değişmez bir seyirci.
- Güneş ancak açlığı doyurabilir, açgözlülüğü değil.
- Yersiz yurtsuza bakmadı, ölüler alımsızdır zira. Ama Zahar Pavloviç?in tanıdığı bir balıkçı vardı ki, önüne gelene ölümü sorar, merakından dertlenirdi; bu balıkçı her şeyden çok balığı severdi, yiyecek olarak değil de ölümün sırrını şüphesiz bilen bir varlık olarak. Zahar Pavloviç?e ölü balıkların gözlerini gösterir ve şöyle derdi: "Bak- akıl deryası. Balık yaşamla ölüm arasında durur, o yüzden hem dilsizdir, hem bakışı ifadesiz; bir danayı al misal , o bile düşünür, ama balık düşünez ? o her şeyi zaten bilir.? Seneler boyu göle bakan balıkçı hep aynı şeyi düşünmüştü, ölümün ilginçliğini. Bir sene sonra balıkçı dayanamadı ve göle atladı, yanlışlıkla yüzmeyeyim diye de ayaklarını iple bağlamıştı?
- Eski taşra şehirleri viran ormanlıklarla bitişiktir.İnsanlar tabiatın içinden çıktıkları gibi yaşamaya gelirler buralara.
- Köyün sokaklarına yanık kokusu sinmişti. Yoldaki külden yayılıyordu koku; tüm tavuklar yendiği için eşeleyen yoktu külü. Damlar, çocuksuzluğun sessizliğiyle dolmuştu. Çitler de insansızlıktan küf tutmuştu; bazı kazıklarve kuru dallar ise kök salmıştı ve insanlar dönmezse bir koru oluşturmayı vaadediyordu.