Üzüntülerimiz ,günlük hayatımızdaki ödevleri bile normal şekilde yapmamızı engelliyor.Kederin ağına takılan balıklar çırpına çırpına ölüyorlar.
Kağıdın mektuba dönüşmesi ,kurşunun altına dönüşmesinden daha az hayret verici değil.
Mektubumu yazdığım kağıttan bir kayık yapıyorum ve bırakıyorum nehre.Bebek Musa?nın sepeti kadar güvenli.Nuh?un gemisi kadar yalnız ,köpüklerin içinde.
"Sevgili Dost; yorgun, bitkin, çaresizim... uzat o pamuktan da yumuşak, gülden de narin ellerini..... dokun sıkıntılarıma, tuz buz olsunlar.....!..."
Sevgi, Ayrık otları gibi rastgele büyümemeli kalbimizde. İtinayla seçilmeli toprak; ağacı görmek istediğimiz yere ekilmeli tohum. Çünkü toprak tohumun kıymetini bilirse izin verir dışarıya çıkmasına.
Fotoğrafçılar deklanşöre basmadan önce, ''Gülümseyin!'' diyorlar. Gülümseyin ve örtün yaşadıklarınızı.
Hayat, bilgi istediği gibi bedel de istiyor.Ekmeği tanıman yetmiyor,onu sofrana götürebilmek için bedel de ödüyorsun.Postanedeki memurun ?pul? diye feryat etmesi boşuna değil.Hayat bedel istiyor.
Hangi burguyu çevirse can yakıyor,hangi burguyu çevirsecanı yanıyordu.
Her sabah yeni bir manzara görecekmiş gibi camlara koşup ,değişen hiçbir şey olmadığını görmek ne soğuk!
Dizlerine kadar gömüldüğün karda yürümekte ne var?Boğazına kadar battığın kelimelerin içinde yüzmek ne soğuk!
Colleen Hoover
Tami Hoag
Sigmund Freud
İskender Pala
Mine Söğüt
Ceyhun Yılmaz
Jane Austen
Martin Lings
Pierre Rey