Üçgenin son kenarı da televizyon. Modern insan, işi ve alışverişi bitirdikten sonra evine gidip kapılarını herkese kapatır ve geçer televizyonun karşısına. Zaten 'televizyon' denen uyuşturucudan günde belli bir doz almayınca, uyku tutmuyor artık kimseyi. Fakat bir kısım insanlar önerilen dozu aşıyorlar ya da televizyonu otuz derecenin altında ve ambalajında saklamıyorlar: direkt gün ışığına maruz bırakıyorlar, çocukların ulaşabileceği yerlere koyuyorlar, beklenmeyen bir etki görüldüğünde doktorlarına başvurmuyorlar, farmakolojik ve ideolojik özelliklerini araştırmıyorlar, beyinde çözünebildiğini, aynı dakika içinde kana karıştığını, sindirim sistemi tarafından kolaylıkla vücuttan atılamadığını, aşırı dozaj durumlarında baş ağrısı, kalp ağrısı, yürek sıkıntısı, hipertansiyon, adak krampları, adalet kramplar, bulantı, halsizlik, sersemlik, aptallık, geçici veya kalıcı zeka geriliği, yüz ve boyunda kızarma, huzursuzluk, kusura, tat almada değişiklik, belli aralıklarla depresyon, sıklıkla ajitasyon, provokasyon gibi sonuçlar doğuracağını falan düşünmüyorlar galiba, işin suyu çıkıyor! Kanepede televizyonun karşısında sızıp kalıyorlar. İş-alışveriş-televizyon üçgeni. Korkunç üçgen. Kabus üçgen.
Diğer Ömer Faruk Dönmez Sözleri ve Alıntıları
- Dünya sahtekarlarla doludur azizim; insanlar samimi değildir, herkes birbirini kırar, incitir. Bizim o koca koca kitapları devirmemiz, iki satır samimiyet bulabilmek içindir...
- " 'Hamile bayan' demenize gerek yok; hamileyse zaten bayandır."
- "Dışarıda acı vardı anne. Hüzün vardı."
- "Zira aşktır insanın en feci takıntısı."
- "Kalıcı değilim zaten, şu dünyada biraz dinlenip gideceğim."
- Dünya sahtekarlarla doludur azizim; insanlar samimi değildir, herkes birbirini kırar, incitir. Bizim o koca koca kitapları devirmemiz, iki satır samimiyet bulabilmek içindir...
- " 'Hamile bayan' demenize gerek yok; hamileyse zaten bayandır."
- "Dışarıda acı vardı anne. Hüzün vardı."
- "Zira aşktır insanın en feci takıntısı."
- "Kalıcı değilim zaten, şu dünyada biraz dinlenip gideceğim."