Çoğu şempanze cinayetinin sınır kavgaları sırasında işlendiği gözlenmiştir, oysa bonobolar sınırlarda sevişir. Komşularına karşı dostça davranmayabilirler ama bir kavga başladıktan kısa süre sonra dişilerin, erkeklerle çiftleşmek ya da başka dişilerin üzerine çıkmak için karşı tarafa koştuğu görülmüştür. Aynı anda hem sevişmek hem de savaşmak mümkün olmadığından sahne hızla sosyalleşmeye döner. Farklı gruplardan yetişkinlerin birbirini tımar etmesi ve çocukların birlikte oynamasıyla sonuçlanır. (...) Kinşasa yakınlarında bir koruma alanında, biraz hareketlilik olsun diye, birbirinden ayrı yaşayan iki bonobo grubu karşılaştırılmaya karar verilmişti kısa süre önce. Hiç kimse böyle bir şeyi şempanzelerle yapmayı hayal bile edemezdi çünkü yegane sonuç şiddet olurdu. Hayvanat bahçelerinde, birbirine yabancı şempanzelerin, tanışana kadar her ne pahasına olursa olsun ayrı tutulması gerektiği iyi bilinir, yoksa ortalık kan gölüne döner. Halbuki koruma alanındaki bonobolar serbestçe birbirine karışmış ve orjiye başlamışlardı. (...) Öğrenciyken, şimdi kapanmış olan Hollanda hayvanat bahçesine gitmiş, o zaman pigme şempanze denilen bonoboları görmüştüm. Bu türü ilk görüşümdü. Davranış, tavır ve görüntüleri şempanzelerden o kadar farklıydı ki şaşırmıştım. Şempanzeler kas geliştirmiş badicilere, bu maymunlarsa entelektüele benziyordu. İnce boyunları, piyanist parmaklarıyla jimnastik salonundan ziyade kütüphaneye yaraşır bir halleri vardı. (...) İnsanların ebediyen-genç bir primat olarak görülmesi gibi bonobolar da şempanzelerin olgunlaşmamış bir hali gibi görülür. Neoteni, yani çocukluk özelliklerinin yetişkinlikte de korunması türümüzün alamet-i farikasıdır. Oyunculuk, merak, yaratıcılık ve insanın yaratıcı cinselliği gibi alanlarda neoteniye rastlanır.
Diğer Frans De Waal Sözleri ve Alıntıları
- Ahlakın doğrudan yaratıcı Tanrı'dan geldiğine inanan birisi için evrimi kabul etmek manevi bir uçurum demektir.
Menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. - Bütün bildiklerimiz şunu gösteriyor ki bir hayvan ne kadar az sayıda yavru dünyaya getirirse onlara o kadar iyi bakar.
- İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar. Bu bütün dinler için geçerlidir. İnanç, belli insanlara, hikayelere, ritüllere ve değerlere duyulan bağlılıktan çıkar. Emniyet, otorite ve ait olma arzusu gibi duygusal ihtiyaçları karşılar.
- Bilimin yaptığı en iyi şey, fikirler arasında rekabeti ateşlemektir. Bilim bir nevi doğal seçilimi teşvik eder ve bunun sonucunda sadece en geçerli fikirler ayakta kalır ve ürer.
- Darwin'in de zamanında dikkat çektiği gibi, sadece insana has yegâne ifade yüz kızarmasıdır. Diğer primatlarda böyle ani bir kızarmaya hiç rastlamadım. İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için yüz kızarması herhalde çok şaşırdıkları bir evrim muammasıdır.
- Şempanzeleri ya da bonoboları izlemenin bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceğine inanamıyorum, bence bilim de yapamaz bunu, ama doğayı tanımamız, nasıl ve neden birbirimize ilgi göstermeye ve ahlaki neticeler aramaya başladığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hayatta kalmamız, başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmamıza, işbirliği yapan bir topluma bağlı olduğu için geliştirmişiz bu özellikleri.
- "Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız"
- Hem iyilik hem zalimlik, hem asalet hem bayağılık bir arada olabilir - bazen aynı insanda.
- Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal kurallarının olmadığına gerçekten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi? İnsanlar, topu topu bir iki bin yıl önce çıkan mevcut dinlerden çok önce, toplumlarının nasıl işlediğine kafa yormuş olmalı. Biyologlar bu kadar kısa süreleri hiç ciddiye almaz.
- Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım. Yaşanabilir bir toplum için gerekli özdenetim de dahil, bütün insanlığımızın yapımızda olduğunu neden düşünmeyelim? Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarının olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşınca şikayet etmezler miydi?