Çok geçmeden her gün aynı yaşantının sürüp gittiğini; ne onda ne de bende herhangi bir şeyin yenilendiğini, tersine, sanki gitgide gerilediğimizi fark ettim. Kocam benimle ilgili olmayan işlerle eskisinden daha çok uğraşmaya başlamış gibiydi. Beni içine almak istemediğini, kendisine özgü bir dünya yarattığı duygusu vardı içimde. Her zamanki suskunluğu beni sinirlendiriyordu. Oysa onu ne eskisinden daha az seviyor ne de onun sevgisiyle eskisinden daha az mutluluk duyuyordum. Bununla birlikte aşkımız kalıplaşmış gibiydi, daha fazla büyümüyordu. Aşktan başka tedirgin edici yeni bir duygu içimi kemirmeye başlamıştı. Onu sevmek mutluluğuna erdikten sonra yalnızca sevmek az geliyordu bana. Onunla birlikteliğimden beklediğim, yaşamın durgun akışı değil, hareketti. Coşku, tehlike, duygulanmak için hareket istiyordum.Durgun yaşantımızda harcanmayan enerji fazlalığı vardı içimde. Kötü bir şeymiş gibi ondan saklamaya çalıştığım sıkıntı nöbetlerim, onu korkutan şiddetli sevgi ve neşe coşkunluklarım birbirini kovalıyordu. Kocam durumumdaki değişikliği benden önce sezmiş, kente taşınmamızı önermişti; ben yaşam tarzımızı değiştirip mutluluğumuzu bozmaktan korkarak köyde kalmamızı istedim. Gerçekten mutluydum, ama bir yandan çalışıp çabalama, kendimden bir şeyler verme isteğiyle yanıp tutuşurken, bir yandan da bu mutluluğun hiçbir çabaya, özveriye mal olmadan elde edilmesi bana acı veriyordu. Onu seviyor, onun olduğumu biliyor, herkesin aşkımızı görmesini istiyordum. Başkaları onu sevmeme ne türlü engel çıkarırsa çıkarsın ben yine de onu sevmeliydim. Aklım, hatta duygularım başı boş değildi. Ama başka bir gençlik duygusu, huzurlu yaşamımızla doyurulamayan bir hareket isteği vardı içimde.
Diğer Lev Nikolayeviç Tolstoy Sözleri ve Alıntıları
- Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
- Bazıları hiçbir şeye inanmıyorlar ve bununla gurur duyuyorlar. Diğerleri, kendi menfaatlerine olan ve kitlelere iman görüntüsü altında inanmaya ikna ettikleri şeylere inanır görünüyorlar. Geriye kalan büyük çoğunluk ise kendilerine uygulanan hipnotizmayı iman olarak kabul ediyorlar ve inançsız yöneticiler ve ikna edicilerin kendilerinden istediği her şeye köle gibi itaat ediyorlar.
- İnsan, bir hayvanın can çekiştiğini görünce ürperti duyar. Kendisi -kendi öz varlığı- gözlerinin önünde ölüyormuş, var olmaktan çıkıyormuş gibi gelir.
Ya bu can çekişen, hayvan değil de insansa hemde sevdiği , üzerine titrediği biriyse, o zaman yaşamının sona ermesinden dolayı duyulan ürpertiye üstelik, onun üstünde, ruhu yaralanır, parçalanır. Bu yara vücuttaki bir yara gibi kimi zaman öldürür, kimi zaman iyi olur, ama yinede acır, dokununca acıtacak şeylerden kaçınır. - "Çok öğrenmek isteyen kişinin, çok acı çekmesi gerekir."
- Çünkü, eğer hayat saçmaysa ve ben de akıllı şeyleri çok seviyorsam, o zaman hayatı yok etmeliyiz.
- "Adın nedir senin?" diye soruyorlar. Bir adım olduğunu sanıyorlar. Oysa yoktur adım. Hepsini attım; ne adım vardır, ne yurdum. Ben varım yalnız. "Adın nedir?" İnsan. "Kaç yaşındasın?" Saymadım. İstesem de sayamazdım zaten. Her zaman vardım, her zaman da var olacağım çünkü.
- Ölümü herkeste, yakında kokacak bu cesedi ortadan kaldırmak zorunluluğunun verdiği telaşın can sıkıntısından başka bir duygu uyandırmamıştı.
- "Ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama yine de hayattan bir şeyler bekliyordum."
- Üstesinden gelebilirsen arzumun bu dünyada, bu, Tanrı katında bir başarı olur anca. Lakin beceremezsem bunu, yinede zevkle yerine getiririm bu arzumu.
- İnsan anne ve babasız yaşayabilir , fakat Allah olmadan yaşayamaz . / SYF:32