Zola kendi uslübunu iyice belirginleştirmeye başlamıştır artık: Romanı mantıklı bir biçimde kurulmuş, geniş bölümler halinde yazmak... Peş peşe gelen bu bölümlerin kitabın aşamaları hakkında bir fikir vermesi. Her bölüm, her bütünlük çözüme götüren farklı bir güç olmalıdır, böylelikle büyük tablolar, büyük bölümler aracılığıyla bir konunun görülmesi, sahneleri çoğaltmak yerine sınırlamak ve bunları derinlemesine ve ayrıntılı biçimde işlemek... Peş peşe gelen, adeta birbirlerinin üstüne binen bu bölümlerin mantıklı bir biçimde gelişmesi, her şeye hayat veren, yapıtı baştan sona kat eden tutkulu bir soluğun olması gerekir. S: 22
Diğer Emile Zola Sözleri ve Alıntıları
- "Dünyayı bir günde yıkıp yeni baştan yapamazsınız. Bir günde her şeyi değiştireceklerini söyleyenler ya şarlatan ya da alçaktırlar."
- Nana, artık erkek ayrımı yapmamaktadır. Yeter ki para gelsin. Paris'in dışında bir malikane alır. Orada kraliçeler gibi yaşamaya başlar. Harcamaları hat safhasındadır. Hizmetçileri, aşçıları ve özel şoförü vardır... Gideri çok fazla olduğu için sermaye olarak kullandığı erkekleri adeta kıyma makinesinde kıyar gibi harcamaya çalışır.
- "Dünyayı bir günde yıkıp yeni baştan yapamazsınız. Bir günde her şeyi değiştireceklerini söyleyenler ya şarlatan ya da alçaktırlar."
- Nana, artık erkek ayrımı yapmamaktadır. Yeter ki para gelsin. Paris'in dışında bir malikane alır. Orada kraliçeler gibi yaşamaya başlar. Harcamaları hat safhasındadır. Hizmetçileri, aşçıları ve özel şoförü vardır... Gideri çok fazla olduğu için sermaye olarak kullandığı erkekleri adeta kıyma makinesinde kıyar gibi harcamaya çalışır.
- bazı insanların hayatta acı çekmeleri alınyazılarının gereğidir...
- Gözleri yavaş yavaş karanlığa alışan genç adam,onun henüz beyaz ve fakirlikten solmuş yüzüne bakıyordu; yaşını anlayamıyor,kız ona o kadar narin gözüküyordu ki,onu ancak on iki yaşında tahmin ediyordu.Buna karşın,kızın daha büyük olduğunu hissediyor,serbest tavırlarından sıkılıyordu.Kız hoşuna gitmiyordu,başlığının altındaki soluk çehresi ile onu fazla küçük buluyordu.Fakat bu küçüğün kuvveti,becerikliliği ve soğukkanlılığı onu şaşırtıyordu.Süratle küreğini çalıştırarak,arabasını ondan önce dolduruveriyor,sonra alçak kayalıkların altından rahatça geçerek,hiç bir yere takılmadan boşalyıp dönüyordu.Etıenne ise kan ter içinde didiniyor,arabasını yoldan çıkarıyor,takılıp kalıyordu.
- Yaşamın kederli geçen günleri arasına, seyrek de olsa bazen , neşeli günler serpiştirilmiştir. Birbirini sevmeyen , hatta birbirlerinden nefret eden insanlar , böyle günlerde birbirlerine yakın görünürler.
- Arkadaşların kazma sesleri sanki yüzeye iyice yaklaşmışlar gibi giderek daha da belirginleşiyordu. Bu taptaze sabah vaktinde, güneşin yakıcı ışıkları altında, toprak işte bu uğultuya gebeydi. İnsanlar bitiyordu topraktan; karıkların arasında ağır ağır filizlenen, gelecek yüzyılın hasadı için boy atan ve yakında toprağı çatlatacak olan, intikamcı, kapkara bir ordu yetişiyordu.
- Son bir defa daha taze kapanmış iki çukura, biten körpecik otlara, Beauce ovasında durmaksızın tohum saçan çiftçilere baktı. Ölüler ve tohumlar... Topraktan ekmek bitiyordu.
- Maheu yavaş yavaş artan öfkesine karşın, aynı dingin sesle:
- Adam gibi para verseler, biz de daha iyi payanda vururduk, dedi.