Yavaş, şahane ve asildi; kulağıma inanılmaz derecede güzel geliyordu. İçime işliyor, gönlümde bir tele dokunuyor ve bütün ruhumun haz duymasına neden oluyordu. Eşsiz nameler sona erene dek müziğin benim için yarattığı dünyada kaldım. Uzun bir süre sessizce oturdum; yavaş yavaş günlük sıradan dünyaya sırtımı döndüğümü fark ettim. Bu, Handel'in Largo'sunu ilk dinleyişimdi. Unutulmaz bir deneyimdi.
Müzik bana yeni bir dünyanın kapılarını açmıştı. Parlak ve güzel bir dünyaydı bu; bazen keyifli ve gürültülü, çoğu zaman düşünceli ve hüzünlü. Radyodan başka bir yerde müzik dinlememiştim, hayatımda hiç opera görmemiş, senfoni konserine gitmemiştim. Yine de kısa zamanda bütün büyük bestecileri ve eserlerini öğrenmeye başladım. En sevdiğim Chopin oldu; fırsatım olsa bütün gün onun piyano müziğini dinleyebilirdim.
Oturup müzik dinlerken içimde hayatımın düşündüğüm kadar aptal ve amaçsız olmadığına ilişkin bir duygu oluşuyordu. Parçalar yerine oturdukça yavaş yavaş şekillenen, çok iyi düzenlenmiş bir bulmacaydı sanki. Müzik dinledikçe beni mutlu eden ve umutlandıran bir duygu akımı oluyordu adeta. Müzik, beraberinde bir şeylerin olacağına dair vaatler ve umutlar getiriyordu.
Diğer Christy Brown Sözleri ve Alıntıları
- "yalnızdım,kendi dünyama hapsolmuştum,diğerleriyle iletişim kuramıyordum;varlığımı onların varlığından ayıran,beni onların hayatı ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki."
- "yalnızdım,kendi dünyama hapsolmuştum,diğerleriyle iletişim kuramıyordum;varlığımı onların varlığından ayıran,beni onların hayatı ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki."
- Tüm bu gürültü patırtının ne olduğunu merak eden bir grup heyecanlı çocuğun yanında,tekerlekli sandalyesininin kenarında oturuyordu.
- "Her ne kadar aptal ve aciz olarak büyüsem de, bana diğerlerine davrandığı gibi davranmaya, misafir geldiğinde arka odada kalan ve adı geçmeyen "acayip şey" olarak değerlendirmemeye karar vermiş." sf.9
- Ancak annem sadece benim geri zekalı olmadığımı söylemekle yetinmiyordu, bunu kanıtlamak için elinden geleni de yapıyordu. Görev bilinciyle değil, sevgiyle yapıyordu bunu. Bu yüzden bu kadar başarılıydı.
- O benim için bir anneden daha fazlasıydı; savaştaki silah arkadaşımdı.
- "Bütün mücadelem boyunca, diğer insanlarla iletişim kurma olayında konuşmak her zaman en büyük engelim olmuştur. Sakatlığımın bana en fazla acı veren yanını oluşturmuştur."
- -Orada otururken ben neyim diye sordum kendime. Tanrı'nın yaptığı şakalardan biri sadece.-
- Yalnızdım, kendi dünyama hapsolmuştum, diğerleriyle iletişim kuramıyordum; varlığımı onların varlığından ayıran, beni onların hayatı ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki.
- Filme gitmeyi seviyordum. Işıkların sönmesi ve bütün sinemanın karanlığa gömülmesi, arkamızdan gelen ince, uzun bir ışık huzmesinin karanlıktan geçip başımızın üzerinden aşarak büyük ekrana düşmesi, onu parlaklaştırıp canlandırması, gözlerimizi kamaştırması, sonra ani bir sessizliğin ardından filmin başlaması çok hoşuma gidiyordu.