Tanımadan arzuladığımız bir kadına, henüz n - AlıntıSöz

Tanımadan arzuladığımız bir kadına, henüz neredeyse bir yabancı olan kendisinden çok, çevresini saran, kendine özgü hayatı sevdiğimiz bir kadına duyduğumuz aşkın başlangıcında, içimizde birbirini izleyen iki aşamanın, gerçekler âlemine, yani artık benliğimize değil, onunla randevularımıza, ne kadar tuhaf bir biçimde yansıdığını, tecrübelerimden gayet iyi biliyordum. Onunla henüz hiç konuşmamışken, gözümüzde temsil ettiği şiirselliğin çekiciliğine kapılmışken, tereddüt ederiz. O mu olacaktır, yoksa bir başkası mı? Sonra, bir de bakarız, hayaller onun etrafında sabitleşir, onunla ayrılmaz bir bütün oluşturur. Yakında gerçekleşecek olan ilk randevunun, bu doğmakta olan aşkı yansıtması gerekir. Hiç de öyle olmaz. Sanki maddi hayatın da ilk aşaması olması gerekliymiş gibi, onu sevdiğimiz halde, son derece sıradan sözler söyleriz: Ortam hoşunuza gider diye düşündüğüm için bu adaya davet ettim sizi. Aslında size söyleyecek özel bir şeyim de yok. Ama rutubet çok, üşütürsünüz diye korkuyorum. Yok canım. Kibarlığınızdan itiraz ediyorsunuz. Soğuğa karşı bir on beş dakika daha mücadele etmenize izin veriyorum hanımefendi; size işkence etmek istemem; on beş dakika sonra, zorla geri götüreceğim sizi. Benim yüzümden nezle olmanızı istemiyorum. Sonra da kendisine hiçbir şey söylememiş olarak, geri götürürüz onu; hiçbir şeyini hatırlamayız, olsa olsa bir bakışı kalmıştır aklımızda, ama onu tekrar görmekten başka bir şey de düşünmeyiz, ikinci görüşmedeyse (artık tek anımız olan o bakışı da bulamayız, ama buna rağmen, yine - daha da aşırı biçimde - onu tekrar görmekten başka bir şey düşünmeyiz), birinci aşama geçilmiştir. Aradaki sürede hiçbir şey olmamıştır. Bununla birlikte, restoranın rahatlığından söz edeceğimiz yerde, çirkin bulduğumuz, ama hayatının her dakikasında, kendisine bizden söz edilmesini istediğimiz bu yeni kadına, kendisini şaşırtmayan şu sözleri söyleriz: Kalplerimiz arasında üst üste yığılmış bütün engelleri aşabilmek için, çok uğraşmamız gerekecek. Sizce başarabilir miyiz? Düşmanlarımızın hakkından gelebilir miyiz, mutlu bir gelecek umabilir miyiz sizce? 346-347

Diğer Marcel Proust Sözleri ve Alıntıları