Tanrının lütfu için gerekli temel koşul: Eğer insan kendisini aşağılar ve bireysel irade ve gururunu yok ederse Tanrının lütfu ona bağışlanacaktır. Çünkü Tanrı, bizi kendi adaletimiz ve aklımız sayesinde değil, yabancı, kendi içimizden gelmeyen ve kendi içimizden kaynaklanmayan, bize bir başka yerden gelen bir adalet ve bilgelikle kurtarmak istemektedir. Yani, özellikle ve tümüyle dışarıdan gelen ve bize tamamen yabancı olan bir adalet öğretilmelidir. (...) Kendimizi aşağılamalıyızdır ve Tanrının gücüne güvenmenin tek aracı işte bu kendini aşağılamadır. Çünkü, kendimize olan güvensizliğimiz ve kendi perişanlığımızın bilincinde olmaktan kaynaklanan kaygı kadar hiçbir şey, aklımızın tüm güvenini Tanrıya yöneltmemize neden olamaz . Kendimize ait değiliz; öyleyse, bizim olan her şeyi, ve de kendimizi, mümkün olduğu kadar unutalım. Biz Tanrıya aitiz; öyleyse onun için yaşayalım ve ölelim. Çünkü, açıkça görüldüğü üzere, insanların başına gelebilecek en büyük felaket, kendi kendilerine boyun eğmektir, kurtuluşun tek yoluysa, önümüzde yürüyen Tanrının peşinde gitmekten başka hiç bir şey bilmemek ve de istememektir. Tanrının neden birini seçtiği ve diğerini lanetlediğiyse, insanın burnunu sokmaması gereken bir gizdir. O bunu sırf böyle istediği için, bu yönde sınırsız gücü bulunduğunu göstermek için yapmıştır.
Diğer Erich Fromm Sözleri ve Alıntıları
- İnsan ne iyidir, ne de kötüdür. İnsanın tek gücünün iyilik olduğuna inanırsak gerçeklere pembe bir gözlük arkasından bakarak onları çarpıtır ya da acı bir umutsuzluğa kapılırız. Öbür aşırı uca inanırsak o zaman da siniklikten kurtulamaz, kendimizde ve başkalarında bulunabilecek iyiliklere gözlerimizi kapamış oluruz. Gerçekçi bir görüş edinmek demek bunların ikisini de gerçekleşebilecek olasılıklar olarak görmek, her ikisinin de gelişmesine uygun koşulları inceleyip öğrenmek demektir.
- İnsan şu korkutucu çatışmayla karşı karşıyadır: Doğanın tutsağıdır, ama gene de düşüncelerinde özgürdür; doğanın bir parçasıdır ama gene de doğanın dışına taşmıştır; ne tam doğanın içinde ne de tam dışındadır. Kendinin farkında oluşu insanı dünyadan kopuk, yalnız, ürkek bir yabancıya dönüştürmüştür.
- Yaşam sevgisinin gelişebilmesi için bir şey "yapma" özgürlüğü gereklidir: Yaratma ve kurma özgürlüğü, şaşabilme ve göze alabilme özgürlüğü. Böyle bir özgürlüğü tatmak için etkin ve sorumlu bir birey olmak gerekir; tutsak ya da çarkın iyi yağlanmış bir dişlisi olan birey değil.
- İnanacak hiç kimse, hiçbir şey yoksa kişinin iyiliğe ve adalete olan inancı aptalca bir yanılsamadan başka bir şey değilse, yaşamı Tanrı değil de Şeytan yönetiyorsa o zaman yaşam gerçekten nefret edilecek bir şeydir; insan artık düş kırıklığının getirdiği acıya katlanamaz. Yaşamın kötülük dolu, insanların kötü, kendisinin de kötü olduğunu kanıtlamak ister. Yaşama inanan, yaşamı seven ama düş kırıklığına uğramış olan kişi böylece sinik, yıkıcı birisi olup çıkar.
- Çocuğun anne-babasının sevgisine, doğru sözlülüğüne ve adaletine duyduğu ilk, özgün inanç pek çok kez yıkılır. Bazen dinsel eğitimle yetiştirilen çocuklarda bu inancın yitirilmesi doğrudan doğruya Tanrı'ya olan inancın yitirilmesine dönüşebilir. Çocuk sevdiği bir kuşun, bir arkadaşının, kardeşinin ölümü karşısında iyiliğine ve adaletine güvendiği Tanrı'ya inancını yitirir. Ama burada yıkılan inancın, insana ya da Tanrı'ya duyulan inanç olması pek önemli değildir. Yıkılan her zaman yaşama, yaşamın güvenilir olmasına, onun verdiği güvenceye duyulan inançtır.
- "Sevgi yalnız belli bir insana bağlılık değildir; bir tutumdur; kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır. Kişi yalnız bir tek insanı seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa, sevgisi sevgi değil, birlikte -yaşamaya bağlılık ya da yaygınlaştırılmış bir bencilliktir."
- Erich FROMM / Sevme Sanatı - Çoğu kez aşk olarak belirtilen şey, sevme beceriksizliğini, sevememeyi gizlemek için kullanılan maskeden başka bir şey değildir.
- "Sevgi yalnız belli bir insana bağlılık değildir; bir tutumdur; kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır. Kişi yalnız bir tek insanı seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa, sevgisi sevgi değil, birlikte -yaşamaya bağlılık ya da yaygınlaştırılmış bir bencilliktir."
- Erich FROMM / Sevme Sanatı - Çoğu kez aşk olarak belirtilen şey, sevme beceriksizliğini, sevememeyi gizlemek için kullanılan maskeden başka bir şey değildir.
- "... aslında o coşkun tutku, birbiri için deli olma, sevginin büyüklüğüne kanıt sanılır; bu olsa olsa o kişilerin daha önce içinde bulundukları yalnızlık duygusunun büyüklüğüne kanıttır."