Suavi'nin Muhbir gazetesi niye kapandı? Belgrad kalesi Sırp'a verildiğinde susmadı diye.
Diğer Mithat Cemal Kuntay Sözleri ve Alıntıları
- İnkılap bir insanın uykusunu tamamen aldıktan sonra uyanmasıdır. İhtilal, birini gece yarısı dürterek uyandırmaktır; insan birden bire uyanır, çok uyanır, fazla uyanır.
- "Senin Deli İbrahim'in torunu meğer ne saçma adammış. Hükümdar tarafı hiç yok. Evde oturmak için doğan adamı tesadüf sarayda oturtmuş. Hükümdar ailesinden gelmeseydi tapuda mukayyit olurdu. Sonra o ne hükümetmiş, bütçesi yok, Maliye Nazırı var; donanması yok, amiralleri var. Fakat Allah'a şükredelim ki, onun büyük olmaya merakı yoktu; sahne adamı değildi; Almanya İmparatoru gibi aktörlüğe kalkışsaydı halimiz haraptı."
(...)
Adnan rahat etti:Hoca Meşrutiyet'ten sonra Abdülhamit'i beğenmeye başlayanlardan değildi. Hoca'yı cemiyete almak istedi.
Dağıstanlı Hoca: " Beni Cemiyet'e alıp ne yapacaksınız Adnan? Cennet'e de gitseniz, Cehennem'e de ben sizin yanınızdayım. Ama ben numaralı vatanperver olamam." - Hoca: "Sizin için en korkunç düşman kimdir biliyor musunuz?"
Adnan: "Tabii ki biliyoruz: Alatini Köşkü'nde oturan Abdülhamit!"
Hoca: " Haşa, tövbeler olsun değil. Sizin en korkunç düşmanınız Fatih'teki yobazlardır. Sarıktan korkun. Müslümanlık geç kalan bir saattir derler. Hayır. 'Ali-Muaviye' vakasından beri bu saat hiç işlemiyor, durmuştur." - "Biri çıkıp da, 'Bizim bir Mısır'ımız vardı, bir Şarki Rumeli'miz vardı; ne oldu?' diye hesap soruyor mu? Sormuyorlar, neden? Çünkü halk fikriyle değil, gözüyle görür de ondan! Çünkü Şarki Rumeli'nin gittiğini fikir görür, Abdülhamit'in uzun burnunu göz görür de ondan!.. Sizin de yaptığınız bu inkılaba, bu ehrama bakmayacaklar; rubanız kaç tane? Eviniz kaç katlı? Onu sayacaklar.
- Adnan bu gece farkında oldu: Zengin evlerin ne kadar kalabalık olduğu felaket ve sevinç zamanlarında belli oluyordu: Odalar, sofalar birdenbire kalabalıktı. Anasını hatırladı: Boş evde ölmüştü: fıkaralık açlık değildi; fıkaralık kimsesizlikti.
- Camilerin kurşun kubbelerinde fetih ordularının miğferleri duran İstanbul! Bir devrin ufka yuvarlandığı bir dağ: Süleymaniye Camii! Altında bir millet ayağa kalkıyor gibi duran kubbe! Süleymaniye'nin bu kubbesi ufuktan sökülmelidir ki, İstanbul ne kel, ne uyuz bir topraktır anlaşılsın...
- Suavi'nin Muhbir gazetesi niye kapandı? Belgrad kalesi Sırp'a verildiğinde susmadı diye.
- Çünkü lll. Napolyon'un Paris'i Sultan Aziz'in İstanbul'undan daha hür değildi.
- Ölüm kadar hudutsuz olan şey, aşkın şehveti değildir, kinin şehvetidir.
- Yalnız ölüleri beğeniyordu. Yalnız yakında ölecek kadar yaşlı olanları kıskanmıyordu, bir de başka milletlerdeki adamların büyük adamlığına tahammül edemiyordu.