Sonra kocası ona Tanrı'yı hatırlatınca kadın birden değişti. Bize yemek verirken göz göze geldik, ölü ruhunu atmıştı içinden, yaşamı ve Tanrı'yı yüzünde görebiliyordum. Ve Tanrı'nın ilk emrini hatırladım: İnsan neye sahiptir öğreneceksin. Ve bende insanın sevgiye sahip olduğunu öğrendim. Tanrı'nın bana söylediği şeylerden ilkini öğrendiğim için sevindim ve ilk kez gülümsedim. Sizinle kalmaya başlayalı bir sene olmuştu. Bir gün adamın biri gelip bir sene giyilecek sağlam bir çift çizme istedi. Yüzüne baktığımda arkasında arkadaşımı, ölüm meleğini gördüm. Zengin adamın ruhunu hava kararmadan alacağını anlamıştım. 'Adam gelecek bir senenin hesabını yapıyor ama akşama çıkamayacağının farkında değil,' diye düşündüm. Ve Tanrı'nın diğer emrini anımsadım: İnsana neyin verilmediğini öğreneceksin. Ve o zaman ikinci kez gülümsedim. Ama hala anlayamadığım bir şey vardı. İnsanın ne ile yaşadığını öğrenememiştim. Ve altıncı sene o kadın ikiz kızlarıyla birlikte buraya geldiğinde kızları hatırladım. Nasıl hayatta kaldıklarını merak ediyordum. Öğrendiğimde şunu düşündüm: 'Çocukların yaşayabilmesi için anneleri bana yalvarıp yakarmıştı, ben de anne babasız yaşayamayacaklarını düşünmüştüm, halbuki başka bir kadın besleyip büyütmüş onları.' Bir kadının başka bir kadının yavruları için ağlayıp üzülebildiğini gördüğüm zaman, içlerindeki Tanrı'yı gördüm ve insanın ne ile yaşadığını da öğrendim. Tanrı'nın son emrini de öğrenmiştim ve artık affedildiğimi anladım, bu yüzden üçüncü kez gülümsedim.
Diğer Lev Nikolayeviç Tolstoy Sözleri ve Alıntıları
- Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
- Bazıları hiçbir şeye inanmıyorlar ve bununla gurur duyuyorlar. Diğerleri, kendi menfaatlerine olan ve kitlelere iman görüntüsü altında inanmaya ikna ettikleri şeylere inanır görünüyorlar. Geriye kalan büyük çoğunluk ise kendilerine uygulanan hipnotizmayı iman olarak kabul ediyorlar ve inançsız yöneticiler ve ikna edicilerin kendilerinden istediği her şeye köle gibi itaat ediyorlar.
- İnsan, bir hayvanın can çekiştiğini görünce ürperti duyar. Kendisi -kendi öz varlığı- gözlerinin önünde ölüyormuş, var olmaktan çıkıyormuş gibi gelir.
Ya bu can çekişen, hayvan değil de insansa hemde sevdiği , üzerine titrediği biriyse, o zaman yaşamının sona ermesinden dolayı duyulan ürpertiye üstelik, onun üstünde, ruhu yaralanır, parçalanır. Bu yara vücuttaki bir yara gibi kimi zaman öldürür, kimi zaman iyi olur, ama yinede acır, dokununca acıtacak şeylerden kaçınır. - "Çok öğrenmek isteyen kişinin, çok acı çekmesi gerekir."
- Çünkü, eğer hayat saçmaysa ve ben de akıllı şeyleri çok seviyorsam, o zaman hayatı yok etmeliyiz.
- "Adın nedir senin?" diye soruyorlar. Bir adım olduğunu sanıyorlar. Oysa yoktur adım. Hepsini attım; ne adım vardır, ne yurdum. Ben varım yalnız. "Adın nedir?" İnsan. "Kaç yaşındasın?" Saymadım. İstesem de sayamazdım zaten. Her zaman vardım, her zaman da var olacağım çünkü.
- Ölümü herkeste, yakında kokacak bu cesedi ortadan kaldırmak zorunluluğunun verdiği telaşın can sıkıntısından başka bir duygu uyandırmamıştı.
- "Ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama yine de hayattan bir şeyler bekliyordum."
- Üstesinden gelebilirsen arzumun bu dünyada, bu, Tanrı katında bir başarı olur anca. Lakin beceremezsem bunu, yinede zevkle yerine getiririm bu arzumu.
- İnsan anne ve babasız yaşayabilir , fakat Allah olmadan yaşayamaz . / SYF:32