Selim pusat damdan düşer gibi, Ayşe' yi adeta şaşkına döndüren bir soru sordu. Tasavvuf nedir? ... Ayşe'nin dilinin ucuna gelen ilk söz bu da nerden esti? gibi bir şeydi. Fakat söylemedi. Selimi ürkütmemek lazımdı. Umursamıyormuş gibi görünmeye çalışarak; din felsefesidir. Alaylı karşılık bekledi. Bu gece pusat' da başka hal vardı. Alaya gitmedi. - din birtakım kesin buyruklar ve kaidelerden ibaret değil mi? Bu değişmez kuralların felsefesi olur mu? Ayşe nin şaşkınlığı devam ediyordu. Acaba ne oldu da selim bu soruları soruyordu? Tasavvuf için selimden beklenen düşünce dilenci felsefesi olabilirdi. Ciddi ciddi sorması üzüntüyü adeta unutturdu. Anlatmaya başladı - din naslardan ibarettir ama insanların kendi Duygu ve düşüncelerine, kendi mizaclarina göre değişik şekilde anlayacaklar i noktalar bulunabilir.
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."