Selim, hece vezniyle yazmış olduğu mısraları Hatırlamaya çalışıyordu. Kafasına birtakım müphem beyitler gelir gibi oluyordu. Hepsi aşk, aşk, aşk. Ne kadar çok aşk diye kendi kendine mırıldandı. yalan olduğu bundan belli birdenbire dudaklarından hafifçe iki mısra döküldü: Ey eşi bulunmaz fedakar, mert arkadaş! Kıskandırdin bizi sen, bak ölümün ne şanlı! Şanlı ölümü duyunca pusat heyecanlandi ve bunun ne zaman kimin için yazıldığını düşünmeye koyuldu. Aklına iki mısra daha geliyordu. Arkadaşımızın mert ve san dolu göğsünde Şehitliğin nişanı bir kızıl gül açıldı... Acaba bu beyitler eski ve unutulmuş manzume nin parçaları miydi? Yoksa şimdi Selim Şeref'i hatırlayarak irticalen mi söylenmişti? Ne garip!... yine beyninde garip bir şeyler oluyor, kendisini çok eski zamanlara götürüyordu. Şimdi yine içinde, kökü çok eskilerde olan sıkıntı vardı. Bu öyle üç yıl önceki bir izdirabin eseri değildi. Birdenbire ayse' ye baktı ve gayriihtiyari, beğenmediği misrayi okudu. Onmaz kara sevdamızı kan sondurecektir...
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."